Uzmanlar, 40 yaş ve üzerindeki her 40 kişiden birinde görülen göz tansiyonu yani glokom hastalığının halk arasında karasu olarak da bilindiğini ve ileri yaşlarda kalıcı körlüğe neden olabileceğini belirtiyor.
Halk arasında "karasu" olarak da bilinen ve genellikle ilerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkan göz tansiyonu (glokom), göz içinde yer alan göz içi sıvısının basıncının artması ve bu basıncın görme işlevini gerçekleştirmeye yardımcı sinirlere baskı yapıp zarar vermesiyle meydana gelir.
Basınç gören bu sinirler yeteri kadar beslenemeyip görevini yerine getiremez ve bu nedenden dolayı görmede azalma nükseder, hatta zamanla görmedeki bu azalma tam körlüğe bile sebebiyet verebilir. İlk başlarda herhangi bir belirti göstermeyen bu hastalığın açık açılı ve kapalı açılı olmak üzere yaygın iki çeşidi vardır.
Göz tansiyonu, tüm dünya genelinde yaklaşık 2 milyar kişiyi ilgilendirmekte ve 40 yaşın üzerindeki her 40 kişinin birinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yine 40 yaş üzeri her 20 kişinin birinde de daha ileri yaşlarda kalıcı körlüğe neden olabilmektedir.
Göz tansiyonunun çeşitleri
10-21 mmhg değerleri arasındaki göz basıncı normal kabul edilen seviyedir. Eğer 21 mmhg'den daha yüksek ya da 10 mmhg'den daha düşük bir göz içi basıncı ortaya çıkarsa göz tansiyonu başlangıcı ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan göz tansiyonunun genel olarak dört ana tür vardır:
Açık Açılı Göz Tansiyonu
En sık görülen göz tansiyonu biçimidir ve göz tansiyonu rahatsızlıklarının yaklaşık %85′lik bir kısmını oluşturur. Daha çok 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülen bu göz tansiyonu çeşidi başlarda hiçbir belirti göstermeden seyreder. Nasıl oluştuğu tam olarak bilinmez; fakat "aköz hümör" olarak tabir edilen göz içi sıvısının dışarı atılamayıp buna bağlı olarak bu sıvının göz içinde birikip basıncı artırmasıyla ortaya çıktığı belirtilir. Bu basınç ise zamanla göz içi sinirlerinde hasara ve zedelenmeye yol açar.
Kapalı Açılı Göz Tansiyonu
Açık açılı göz tansiyonunun aksine gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, bulanıklık; kusma, bulantı ve hassasiyet gibi belirtilerle ortaya çıkan ve akut glokom krizi olarak da tabir edilen bu göz tansiyonu biçiminde göz içi basıncı oldukça yüksek seviyelerdedir. Bu biçim göz tansiyonunda, basıncın düşürülüp hastanın ameliyata alınması gereklidir; aksi halde birkaç günlük zaman dilimi içerisinde tam görme kaybı gerçekleşebilir.
İkincil Göz Tansiyonu
Katarakt, iridosiklit gibi göz hastalıklarına ya da romatizmal, diyabetik hastalıklara bağlı olarak gelişen bu göz tansiyonu biçiminde göz içi kanamaları, iltihaplanmalar gibi belirtiler ortaya çıkar.
Doğuştan Olan (Konjenital) Göz Tansiyonu
Bu göz tansiyonu çeşidi genellikle İri ve devamlı sulanan göze sahip bebeklerde ve çocuklarda ortaya çıkmaktadır. Bu çeşit göz tansiyonu hastaları ışıktan rahatsız olur ve az yemek yerler. Ayrıca göz bebekleri hızlı bir şekilde büyüyüp küçülür.
Bunların dışında, pek yaygın olarak görülmeyen Eksfoliasyon, Neovasküler, Pigmenter, Uveit gibi göz tansiyonu çeşitleri de vardır.
Göz tansiyonu riski taşıyanlar
- 40 yaş üzeri kişiler
- Şeker hastaları
- Romatizma hastaları
- Yüksek miyopisi olanlar
- Yakın akrabaları içerisinde göz tansiyonu hastası bulunanlar
- Uzun süre kortizon kullananlar
- Yüksek ya da düşük kan basıncı olanlar
- Kansızlık hastaları
- Şok geçirenler
Göz tansiyonu belirtileri ve teşhis
Göz tansiyonu çeşidine göre belirtileri de farklılık gösterebilir; fakat en yaygın çeşidi olan açık açılı göz tansiyonunda gözün görme işlevinde herhangi bir kayba kadar hiçbir belirti görülmez. Bu yüzden belli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalı ve göz içi basıncı ölçtürülmelidir. Zaten göz tansiyonu, genellikle göz muayeneleri sırasında ortaya çıkar. Bundan dolayı herhangi bir göz muayenesinde göz tansiyonu da kontrol ettirilmelidir.
Diğer göz tansiyonu türleri baş ağrısı, gözde bulanma, kızarıklık ve yaşarma gibi belirtilerle fark edilebilir. Göz tansiyonunun erken teşhis edilmesi, rahatsızlığın ortaya çıkardığı ya da çıkaracağı zararları en aza indirecektir.
Göz içi basınç, tonometre adı verilen bir cihaz sayesinde göz korneasına algılayıcı uçların temas ettirilmesi ya da göz yüzeyine kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesi suretiyle ölçülür.
Göz tansiyonunun tedavi yöntemleri
Göz tansiyonu hastalığının ortadan kaldırılması mümkün değildir. Tedavideki amaç, hastalığın ortaya çıkardığı rahatsızlıkların en aza indirgenmesi ve gözün mevcut görme kalitesinin korunmasıdır. Bu ise cerrahî müdahalelerin yanı sıra göz damlaları ve çeşitli ilaçlar sayesinde sağlanabilir.
Tedavi yöntemleri genel olarak şöyledir:
Göz damlaları
Göz içi basıncını kontrol altında tutmaya ve normal seviyesine çekmeyi amaçlayan göz damlaları, doktor gözetiminde ve tansiyonun şiddetine göre kullanılır. Damlalar kullanıldıktan sonra gözde geçici yanma, batma ve kızarıklıklar görülebilir.
Haplar
Göz damlalarının göz içi basıncını kontrol altına alma noktasında yeterli kalmadığı durumlarda tercih edilmekte; fakat göz damlalarına nazaran daha fazla yan etkiye sahiptirler. Bu haplar, göz içi sıvısının üretimini azaltarak etki gösterirler.
Lazerle Tedavi
Göz damlaları ve ilaçlarla herhangi bir sonuç alınamadığı ya da bu tür yöntemlerinin yan etkilerinin tedavi sürecini olumsuz etkilediği durumlarda tercih edilen lazerli cerrahide amaç, normal cerrahiye bir basamak oluşturmaktır. Bu yöntemde göz içerisindeki drenaj kanalları gerilir ya da iristen bir delik açılmak suretiyle göz içi sıvısının boşaltılması sağlanır.
Cerrahî Müdahale
Trabekülektomi ameliyatı sonucunda göz içi sıvısı ağının bir kısmı yok edilebilir ve bu sayede sıvının göz dışına atılımı sağlanır. Bu müdahale, bir uyuşturucu damla ile gözün uyuşturulması hâlinde yapılabilir. Hem lazerle tedavi hem de cerrahî müdahale sonrasında bir müddet ilaç kullanımı şartı konulabilir.
Halk arasında "karasu" olarak da bilinen ve genellikle ilerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkan göz tansiyonu (glokom), göz içinde yer alan göz içi sıvısının basıncının artması ve bu basıncın görme işlevini gerçekleştirmeye yardımcı sinirlere baskı yapıp zarar vermesiyle meydana gelir.
Basınç gören bu sinirler yeteri kadar beslenemeyip görevini yerine getiremez ve bu nedenden dolayı görmede azalma nükseder, hatta zamanla görmedeki bu azalma tam körlüğe bile sebebiyet verebilir. İlk başlarda herhangi bir belirti göstermeyen bu hastalığın açık açılı ve kapalı açılı olmak üzere yaygın iki çeşidi vardır.
Göz tansiyonu, tüm dünya genelinde yaklaşık 2 milyar kişiyi ilgilendirmekte ve 40 yaşın üzerindeki her 40 kişinin birinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yine 40 yaş üzeri her 20 kişinin birinde de daha ileri yaşlarda kalıcı körlüğe neden olabilmektedir.
Göz tansiyonunun çeşitleri
10-21 mmhg değerleri arasındaki göz basıncı normal kabul edilen seviyedir. Eğer 21 mmhg'den daha yüksek ya da 10 mmhg'den daha düşük bir göz içi basıncı ortaya çıkarsa göz tansiyonu başlangıcı ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan göz tansiyonunun genel olarak dört ana tür vardır:
Açık Açılı Göz Tansiyonu
En sık görülen göz tansiyonu biçimidir ve göz tansiyonu rahatsızlıklarının yaklaşık %85′lik bir kısmını oluşturur. Daha çok 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülen bu göz tansiyonu çeşidi başlarda hiçbir belirti göstermeden seyreder. Nasıl oluştuğu tam olarak bilinmez; fakat "aköz hümör" olarak tabir edilen göz içi sıvısının dışarı atılamayıp buna bağlı olarak bu sıvının göz içinde birikip basıncı artırmasıyla ortaya çıktığı belirtilir. Bu basınç ise zamanla göz içi sinirlerinde hasara ve zedelenmeye yol açar.
Kapalı Açılı Göz Tansiyonu
Açık açılı göz tansiyonunun aksine gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, bulanıklık; kusma, bulantı ve hassasiyet gibi belirtilerle ortaya çıkan ve akut glokom krizi olarak da tabir edilen bu göz tansiyonu biçiminde göz içi basıncı oldukça yüksek seviyelerdedir. Bu biçim göz tansiyonunda, basıncın düşürülüp hastanın ameliyata alınması gereklidir; aksi halde birkaç günlük zaman dilimi içerisinde tam görme kaybı gerçekleşebilir.
İkincil Göz Tansiyonu
Katarakt, iridosiklit gibi göz hastalıklarına ya da romatizmal, diyabetik hastalıklara bağlı olarak gelişen bu göz tansiyonu biçiminde göz içi kanamaları, iltihaplanmalar gibi belirtiler ortaya çıkar.
Doğuştan Olan (Konjenital) Göz Tansiyonu
Bu göz tansiyonu çeşidi genellikle İri ve devamlı sulanan göze sahip bebeklerde ve çocuklarda ortaya çıkmaktadır. Bu çeşit göz tansiyonu hastaları ışıktan rahatsız olur ve az yemek yerler. Ayrıca göz bebekleri hızlı bir şekilde büyüyüp küçülür.
Bunların dışında, pek yaygın olarak görülmeyen Eksfoliasyon, Neovasküler, Pigmenter, Uveit gibi göz tansiyonu çeşitleri de vardır.
Göz tansiyonu riski taşıyanlar
- 40 yaş üzeri kişiler
- Şeker hastaları
- Romatizma hastaları
- Yüksek miyopisi olanlar
- Yakın akrabaları içerisinde göz tansiyonu hastası bulunanlar
- Uzun süre kortizon kullananlar
- Yüksek ya da düşük kan basıncı olanlar
- Kansızlık hastaları
- Şok geçirenler
Göz tansiyonu belirtileri ve teşhis
Göz tansiyonu çeşidine göre belirtileri de farklılık gösterebilir; fakat en yaygın çeşidi olan açık açılı göz tansiyonunda gözün görme işlevinde herhangi bir kayba kadar hiçbir belirti görülmez. Bu yüzden belli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalı ve göz içi basıncı ölçtürülmelidir. Zaten göz tansiyonu, genellikle göz muayeneleri sırasında ortaya çıkar. Bundan dolayı herhangi bir göz muayenesinde göz tansiyonu da kontrol ettirilmelidir.
Diğer göz tansiyonu türleri baş ağrısı, gözde bulanma, kızarıklık ve yaşarma gibi belirtilerle fark edilebilir. Göz tansiyonunun erken teşhis edilmesi, rahatsızlığın ortaya çıkardığı ya da çıkaracağı zararları en aza indirecektir.
Göz içi basınç, tonometre adı verilen bir cihaz sayesinde göz korneasına algılayıcı uçların temas ettirilmesi ya da göz yüzeyine kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesi suretiyle ölçülür.
Göz tansiyonunun tedavi yöntemleri
Göz tansiyonu hastalığının ortadan kaldırılması mümkün değildir. Tedavideki amaç, hastalığın ortaya çıkardığı rahatsızlıkların en aza indirgenmesi ve gözün mevcut görme kalitesinin korunmasıdır. Bu ise cerrahî müdahalelerin yanı sıra göz damlaları ve çeşitli ilaçlar sayesinde sağlanabilir.
Tedavi yöntemleri genel olarak şöyledir:
Göz damlaları
Göz içi basıncını kontrol altında tutmaya ve normal seviyesine çekmeyi amaçlayan göz damlaları, doktor gözetiminde ve tansiyonun şiddetine göre kullanılır. Damlalar kullanıldıktan sonra gözde geçici yanma, batma ve kızarıklıklar görülebilir.
Haplar
Göz damlalarının göz içi basıncını kontrol altına alma noktasında yeterli kalmadığı durumlarda tercih edilmekte; fakat göz damlalarına nazaran daha fazla yan etkiye sahiptirler. Bu haplar, göz içi sıvısının üretimini azaltarak etki gösterirler.
Lazerle Tedavi
Göz damlaları ve ilaçlarla herhangi bir sonuç alınamadığı ya da bu tür yöntemlerinin yan etkilerinin tedavi sürecini olumsuz etkilediği durumlarda tercih edilen lazerli cerrahide amaç, normal cerrahiye bir basamak oluşturmaktır. Bu yöntemde göz içerisindeki drenaj kanalları gerilir ya da iristen bir delik açılmak suretiyle göz içi sıvısının boşaltılması sağlanır.
Cerrahî Müdahale
Trabekülektomi ameliyatı sonucunda göz içi sıvısı ağının bir kısmı yok edilebilir ve bu sayede sıvının göz dışına atılımı sağlanır. Bu müdahale, bir uyuşturucu damla ile gözün uyuşturulması hâlinde yapılabilir. Hem lazerle tedavi hem de cerrahî müdahale sonrasında bir müddet ilaç kullanımı şartı konulabilir.