‘Ben asla yalan söylemem’ dediğiniz anda yine bir yalan daha söylüyorsunuz.
Günlük iletişimimizin içinde olağanüstü bir yeri var yalanın. İnsan, sahip olduğu zeka ve dil yeteneği sayesinde başkalarını aldatmayı gerçek bir sanat haline dönüştürmeyi başaran yegane canlı türü.
Hal böyle olunca da, konu bilim dünyası tarafından yakından inceleniyor. Çünkü yalanı ortaya çıkarmak hiç de kolay değil. Polis, dedektif, psikolog gibi uzmanların yalanı ortaya çıkarma başarıları ortalama yüzde 53. Yani yazı-tura atmak gibi. Yalan makinelerinin başarıları da bu oran içinde. Fakat, neredeyse yüzde yüz başarılı olan büyük yetenekli insanların varlığı keşfedildi. Bu kişiler dışında, başka bir araştırmaya göre ise, kadınlar yalanı anlamada erkeklere göre çok daha başarılı.
Günlük iletişimimizin içinde olağanüstü bir yeri var yalanın. Hatta kimi zaman günde 200 yalana varan bir portföye bile sahip olabiliyor içimizden kimileri.
‘Size vaat etmiş olduğum ücret artışının hemen gerçekleşmesini ben de isterdim. Ne var ki işletmemizin mali durumu bugünkü koşullarda buna elvermiyor. Belki gelecek yıl…’ diyen patron, ya da eve neden birkaç saat geç kaldığını anlatan eşiniz: ‘Canım, falanca bölümün sekreteri işten ayrılıyor, ona veda partisi düzenlenmiş, görünmezsem ayıp olacaktı…’ Veya evde birbirleri ile kavgaya tutuşan çocuklarınız: ‘İlk önce o başlattı, hayııır ben değil o…’
Şöyle bir düşündüğünüzde sosyal iletişim içinde azımsanamayacak kadar çok bölümünün karşılıklı olarak başkalarını aldatmak ve söylenen yalanları ortaya çıkarmak üzere kurulu olduğunu fark edersiniz. Ancak aldatıldığımızı ortaya çıkarmak öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bu yüzden bilim dünyası özellikle de psikoloji bilimi ile uğraşanlar, söylenen yalanları ortaya çıkartmanın yollarını harıl harıl araştırır durur.
Doğa belgeseli yalanı
Yalan üzerine neler yapılıyor diye merak eder ve bilim dünyasında, dergi ve sitelerde bir tur atarsanız, ilginç araştırmalarla karşılaşırsınız. Bilim dünyasında kimileri çeşitli testlerle ‘yalan deşifre yeteneğine’ sahip insanları ortaya çıkartıyor, onların bu becerileri ve hünerlerinden geri kalanların nasıl yararlanabileceğini görmeye çalışıyor. Başka bir grup ise, yalanları deşifre etmeyi başarabilen bu insanların nasıl bir çevreden geldiklerini ve ne tür koşullarda yetiştiklerini belirlemeye uğraşıyorlar.
California’da San Francisco Üniversitesi’nden psikolog Maureen O’Sullivan, yalan söyleyenlerin nasıl daha kolay deşifre edileceğini düşünenlerden. İnsan başkalarını aldatan tek primat değil, ancak sahip olduğu zeka ve dil yeteneği sayesinde bunu gerçek bir sanat haline dönüştürmeyi başaran yegane canlı türü. Özellikle eş seçimi, refah ve statü arayışı gibi konularda yalan ve aldatma etkili bir strateji haline gelirken, insanın genelde yalan söylendiğini anlayamaması da bu sanatı iyice pekiştiriyor.
Peki bilim dünyası, kimilerinin daha fazla sahip olduğu, yalanı deşifre etme yeteneğini nasıl test ediyor?
Bu konudaki dünyaca ünlü guru, California Üniversitesi’nde Psikolog Paul Ekman. Ekman bu konu ile 40 yılı aşkın bir süredir ilgileniyor. Ekman’ın standart testi, deneklere, insanların duygularını anlattıkları bir film göstermek. Filmdeki insanların bir kısmı bir doğa belgeseli izliyor, bir kısmı ise yanmış insan görüntülerinin olduğu bir video kaydını. Ancak hepsi de doğa belgeseli izlediğini iddia ediyor. Yani yarısı yalan söylüyor. Filmi izleyen denekler ise bu insanların ne izlediğini hiç görmüyor, yalnız anlattıkları duygularından ve ifadelerinden yola çıkarak, kimin yalan söylediğini bulmaya çalışıyor.
Makineler başarısız
Testin sonucu katılımcıların çoğunun yalan söyleyenleri bulmakta başarısız olduğu şeklinde. Hatta, görevi kapsamında yalanı ortaya çıkarmak da olan polis, terapist, hakim ve savcı, gümrük memuru gibi kişilerin bile bu konuda pek becerikli oldukları söylenemiyor.
Henüz yayınlanmayan 253 araştırmanın sonucuna göre yalanı ortaya çıkarmada başarı payı yalnızca yüzde 53. Yani yazı tura atmanın bir nebze üzerinde. Yasalarla uğraşanların yalan söyleme makinelerine güvenerek karar vermeleri de imkansız gözüküyor. Çünkü bu makinelerin savunucuları, yüksek doğruluk hususunda iddiacı olsalar da, makinenin suçlu göstermesine karşın masum olanların oranı yüzde 47 gibi hiç de azımsanamayacak bir rakam.
New Jersey’de, Montclair Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen başka bir çalışma ise kadınların ilgi duydukları erkeklerin yalan yönünü ortaya çıkarmadaki başarılı performanslarını vurguluyor. Örneğin kadın, dışarıda kapının önünde duran pahalı model aracın kendisine ait olduğunu iddia eden erkeğin doğruyu mu söylediğini yoksa arabayı arkadaşından mı ödünç aldığını erkeğin ifadelerinden rahatlıkla anlayabiliyor. 34 kadın deneğin katıldığı bu çalışmada bekar kadınların başarı grafikleri daha yüksek. Evli ya da ciddi bir ilişki içinde olan kadınlar ise erkeklerin yalan söyleyip söylemediklerini anlamada o kadar başarılı olamıyorlar.
Yine ilgi çekici bulgulardan biri de, yalanı keşfetme sihirbazlarının çoğunun ortak noktasının zorlu bir çocukluk dönemi geçirmiş olmaları. Örneğin kimilerinin alkolik anne veya babaya sahip olmaları, kimilerinin göçmen olması ya da işine ailesinden daha çok zaman ayıran anneye sahip olmaları, bu kişileri çocukluklarında sözel olmayan iletişime ve gözlem yapmaya eğilimli hale getirdiği belirtiliyor.
Dünyada yalanı en iyi anlayan 29 kişi
Araştırmalar, söylenen yalanı ortaya çıkarmakta son derece başarılı insanların bulunduğunu ortaya koyuyor. Örneğin 1980’li yılların ortalarında psikolog Paul Ekman, tüm testleri başarı ile geçen bir kişiyi saptadı. ABD’de alkol, silahlı alet ve patlayıcılar bürosunda görevli memur J.J. Newberry. Ajan Newberry’nin sahip olduğu bu yetenek, meslektaşları tarafından da fark edilmiş ve kendisi, ajanlara sorgulama tekniklerinin öğretildiği birimin başına getirilmişti. Newberry’nin varlığı bilim adamlarını dünyada benzer yeteneğe sahip başkalarını da ortaya çıkarmak için araştırmalara yöneltti. 14 bin kişi üzerinde yapılan testler sonucunda ekip, 29 daha canlı ‘yalan dedektörü’’ saptadılar. Araştırmalar hálá sürdüğü için elde edilen veriler henüz açıklanmamasına karşın, bilim insanları ilk bulguları şöyle tanımlıyorlar:
Yüz ifadelerinin özellikle öfke ve suçluluk gibi duyguların ortaya çıktığı durumlarda çok hızlı değişime uğraması, yalan söylemenin başlıca göstergelerinden biri.
Yalan saptama sihirbazları olarak tanınan kişilerin yeteneği ise saniyenin beşte birinden daha kısa sürede gerçekleşen bu yüz devinimlerini ortaya çıkartabiliyor olmaları.
Günlük iletişimimizin içinde olağanüstü bir yeri var yalanın. İnsan, sahip olduğu zeka ve dil yeteneği sayesinde başkalarını aldatmayı gerçek bir sanat haline dönüştürmeyi başaran yegane canlı türü.
Hal böyle olunca da, konu bilim dünyası tarafından yakından inceleniyor. Çünkü yalanı ortaya çıkarmak hiç de kolay değil. Polis, dedektif, psikolog gibi uzmanların yalanı ortaya çıkarma başarıları ortalama yüzde 53. Yani yazı-tura atmak gibi. Yalan makinelerinin başarıları da bu oran içinde. Fakat, neredeyse yüzde yüz başarılı olan büyük yetenekli insanların varlığı keşfedildi. Bu kişiler dışında, başka bir araştırmaya göre ise, kadınlar yalanı anlamada erkeklere göre çok daha başarılı.
Günlük iletişimimizin içinde olağanüstü bir yeri var yalanın. Hatta kimi zaman günde 200 yalana varan bir portföye bile sahip olabiliyor içimizden kimileri.
‘Size vaat etmiş olduğum ücret artışının hemen gerçekleşmesini ben de isterdim. Ne var ki işletmemizin mali durumu bugünkü koşullarda buna elvermiyor. Belki gelecek yıl…’ diyen patron, ya da eve neden birkaç saat geç kaldığını anlatan eşiniz: ‘Canım, falanca bölümün sekreteri işten ayrılıyor, ona veda partisi düzenlenmiş, görünmezsem ayıp olacaktı…’ Veya evde birbirleri ile kavgaya tutuşan çocuklarınız: ‘İlk önce o başlattı, hayııır ben değil o…’
Şöyle bir düşündüğünüzde sosyal iletişim içinde azımsanamayacak kadar çok bölümünün karşılıklı olarak başkalarını aldatmak ve söylenen yalanları ortaya çıkarmak üzere kurulu olduğunu fark edersiniz. Ancak aldatıldığımızı ortaya çıkarmak öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bu yüzden bilim dünyası özellikle de psikoloji bilimi ile uğraşanlar, söylenen yalanları ortaya çıkartmanın yollarını harıl harıl araştırır durur.
Doğa belgeseli yalanı
Yalan üzerine neler yapılıyor diye merak eder ve bilim dünyasında, dergi ve sitelerde bir tur atarsanız, ilginç araştırmalarla karşılaşırsınız. Bilim dünyasında kimileri çeşitli testlerle ‘yalan deşifre yeteneğine’ sahip insanları ortaya çıkartıyor, onların bu becerileri ve hünerlerinden geri kalanların nasıl yararlanabileceğini görmeye çalışıyor. Başka bir grup ise, yalanları deşifre etmeyi başarabilen bu insanların nasıl bir çevreden geldiklerini ve ne tür koşullarda yetiştiklerini belirlemeye uğraşıyorlar.
California’da San Francisco Üniversitesi’nden psikolog Maureen O’Sullivan, yalan söyleyenlerin nasıl daha kolay deşifre edileceğini düşünenlerden. İnsan başkalarını aldatan tek primat değil, ancak sahip olduğu zeka ve dil yeteneği sayesinde bunu gerçek bir sanat haline dönüştürmeyi başaran yegane canlı türü. Özellikle eş seçimi, refah ve statü arayışı gibi konularda yalan ve aldatma etkili bir strateji haline gelirken, insanın genelde yalan söylendiğini anlayamaması da bu sanatı iyice pekiştiriyor.
Peki bilim dünyası, kimilerinin daha fazla sahip olduğu, yalanı deşifre etme yeteneğini nasıl test ediyor?
Bu konudaki dünyaca ünlü guru, California Üniversitesi’nde Psikolog Paul Ekman. Ekman bu konu ile 40 yılı aşkın bir süredir ilgileniyor. Ekman’ın standart testi, deneklere, insanların duygularını anlattıkları bir film göstermek. Filmdeki insanların bir kısmı bir doğa belgeseli izliyor, bir kısmı ise yanmış insan görüntülerinin olduğu bir video kaydını. Ancak hepsi de doğa belgeseli izlediğini iddia ediyor. Yani yarısı yalan söylüyor. Filmi izleyen denekler ise bu insanların ne izlediğini hiç görmüyor, yalnız anlattıkları duygularından ve ifadelerinden yola çıkarak, kimin yalan söylediğini bulmaya çalışıyor.
Makineler başarısız
Testin sonucu katılımcıların çoğunun yalan söyleyenleri bulmakta başarısız olduğu şeklinde. Hatta, görevi kapsamında yalanı ortaya çıkarmak da olan polis, terapist, hakim ve savcı, gümrük memuru gibi kişilerin bile bu konuda pek becerikli oldukları söylenemiyor.
Henüz yayınlanmayan 253 araştırmanın sonucuna göre yalanı ortaya çıkarmada başarı payı yalnızca yüzde 53. Yani yazı tura atmanın bir nebze üzerinde. Yasalarla uğraşanların yalan söyleme makinelerine güvenerek karar vermeleri de imkansız gözüküyor. Çünkü bu makinelerin savunucuları, yüksek doğruluk hususunda iddiacı olsalar da, makinenin suçlu göstermesine karşın masum olanların oranı yüzde 47 gibi hiç de azımsanamayacak bir rakam.
New Jersey’de, Montclair Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen başka bir çalışma ise kadınların ilgi duydukları erkeklerin yalan yönünü ortaya çıkarmadaki başarılı performanslarını vurguluyor. Örneğin kadın, dışarıda kapının önünde duran pahalı model aracın kendisine ait olduğunu iddia eden erkeğin doğruyu mu söylediğini yoksa arabayı arkadaşından mı ödünç aldığını erkeğin ifadelerinden rahatlıkla anlayabiliyor. 34 kadın deneğin katıldığı bu çalışmada bekar kadınların başarı grafikleri daha yüksek. Evli ya da ciddi bir ilişki içinde olan kadınlar ise erkeklerin yalan söyleyip söylemediklerini anlamada o kadar başarılı olamıyorlar.
Yine ilgi çekici bulgulardan biri de, yalanı keşfetme sihirbazlarının çoğunun ortak noktasının zorlu bir çocukluk dönemi geçirmiş olmaları. Örneğin kimilerinin alkolik anne veya babaya sahip olmaları, kimilerinin göçmen olması ya da işine ailesinden daha çok zaman ayıran anneye sahip olmaları, bu kişileri çocukluklarında sözel olmayan iletişime ve gözlem yapmaya eğilimli hale getirdiği belirtiliyor.
Dünyada yalanı en iyi anlayan 29 kişi
Araştırmalar, söylenen yalanı ortaya çıkarmakta son derece başarılı insanların bulunduğunu ortaya koyuyor. Örneğin 1980’li yılların ortalarında psikolog Paul Ekman, tüm testleri başarı ile geçen bir kişiyi saptadı. ABD’de alkol, silahlı alet ve patlayıcılar bürosunda görevli memur J.J. Newberry. Ajan Newberry’nin sahip olduğu bu yetenek, meslektaşları tarafından da fark edilmiş ve kendisi, ajanlara sorgulama tekniklerinin öğretildiği birimin başına getirilmişti. Newberry’nin varlığı bilim adamlarını dünyada benzer yeteneğe sahip başkalarını da ortaya çıkarmak için araştırmalara yöneltti. 14 bin kişi üzerinde yapılan testler sonucunda ekip, 29 daha canlı ‘yalan dedektörü’’ saptadılar. Araştırmalar hálá sürdüğü için elde edilen veriler henüz açıklanmamasına karşın, bilim insanları ilk bulguları şöyle tanımlıyorlar:
Yüz ifadelerinin özellikle öfke ve suçluluk gibi duyguların ortaya çıktığı durumlarda çok hızlı değişime uğraması, yalan söylemenin başlıca göstergelerinden biri.
Yalan saptama sihirbazları olarak tanınan kişilerin yeteneği ise saniyenin beşte birinden daha kısa sürede gerçekleşen bu yüz devinimlerini ortaya çıkartabiliyor olmaları.