tag:blogger.com,1999:blog-53242876008924667102024-03-06T00:50:45.288+03:00Kadın CafeKadınlara özel bu Cafe'de herşey sımsıcak. Sizi de kahvenizi yudumlamak için Kadın Cafe sayfalarımıza bekliyoruz.VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.comBlogger4381125tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-48268000830703661592023-11-28T22:07:00.005+03:002023-11-28T22:07:34.101+03:00Vücudunuzu açlık stresine sokmayın<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijVHF4RhUJoYopoPIgRw4k-NxDEpQfqL5v2FuvpqUuyGdmfTqNMXCysCds44UjPpBX3YaeNBE9X0n0Dd31z_zMz7ZXKZc5uIsL7-PdrRc_Mc2cban0mwYX6kUvCB0mQBpeHVsg-7mbv7lB/s1600/V%25C3%25BCcudunuzu+a%25C3%25A7l%25C4%25B1k+stresine+sokmay%25C4%25B1n.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijVHF4RhUJoYopoPIgRw4k-NxDEpQfqL5v2FuvpqUuyGdmfTqNMXCysCds44UjPpBX3YaeNBE9X0n0Dd31z_zMz7ZXKZc5uIsL7-PdrRc_Mc2cban0mwYX6kUvCB0mQBpeHVsg-7mbv7lB/s1600/V%25C3%25BCcudunuzu+a%25C3%25A7l%25C4%25B1k+stresine+sokmay%25C4%25B1n.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Yemek yedikten sonra halsiz hissediyor ve hemen uyumak istiyorsanız insülin direncinizi ölçtürmeniz gerekiyor. Özellikle uzun saatler aç kalmak ve ara öğünleri atlamak vücudu açlık stresine sokuyor ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye yönlendiriyor. Karbonhidrat ağırlıklı beslenme ise kanda insülin yükselişine neden olarak çeşitli şikayetlerin yaşanmasına yol açıyor. </b><br /> <br /> Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Ayşe Çıkım Sertkaya, insülin direnci hakkında bilgi verdi.<br /> <br /> <b>Ciltte koyulaşma insülin direncini işaret edebilir</b><br /> <br /> Yemek yedikten sonra halsizlik ve uyku hali gibi şikayetleriniz oluyorsa insülin direncinin ölçtürülmesinde fayda vardır. İnsülin direncine farklı yöntemlerle bakılmaktadır. Esasında gerçek bir insülin direnci ölçümü oldukça zor ve hastane şartlarında yapılması gereken bir yöntemdir. Rutin polikliniklerde bakılan değerler son derece yüzeysel olabilmektedir. Hastanın bulguları, şikayetleri ve kan tetkikindeki bazı değerler bizi tanıya yönlendirir. İnsülin direncini ele veren vücuttaki değişimler şu şekilde sıralanabilir:<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Cilt renginde koyulaşma</li> <li>Ense, koltuk alt ve genital bölgede koyulaşma ve cilt kalınlaşması</li> <li>Adet düzensizlikleri</li> <li>Kontrolsüz kilo artışı</li> <li>Kilo verememek</li> <li>Vücut kas/yağ doku dağılımı dengesinde bozukluklar</li> </ul> <br /> <b>Yemekten hemen sonra gözleriniz kapanıyorsa…</b><br /> <br /> İnsülin direnci olan kişiler sıklıkla yemek yedikten sonra aşırı yorgun, halsiz ve uykulu hissettiklerinden şikayet ederler. Örneğin; "Sadece iki dilim pizza yedim sonrasını hatırlamıyorum" diyebilirler. Buradaki durum şu şekilde açıklanabilir; insülini zaten yüksek olan bir kişi pizzayı yediğinde vücuda karbonhidrat girişiyle insülin salgılanır ve bu salgı tüketilen karbonhidrat arttıkça yükselir. Bu salgı oranı kişiden kişiye değişir; kiminde bir birim salgılanırken başka birinde bu oran beş-on hatta çok daha fazla birim olacak kadar yükselebilir. Bunu engellemek için insülin salgısını önlemek yani yüksek karbonhidrat alımını azaltmak gerekir. Bu kişiler yemekten birkaç saat sonra şiddetli açlık hissedip, özellikle şeker ve şekerli gıdalar yemek isterler. İnsülin depolatıcı bir molekül olduğu için kanda yükselişiyle birlikte vücutta yağ doku depolanması da artar. Bu kişilerin özellikle bel ve karın çevresinde yaygın olarak kalınlaşma görülür. Böylece kilo alma-insülin direnci arasındaki kısır döngü başlar.<br /> <br /> <b>Karbonhidrat-protein dengesi iyi kurulmalı</b><br /> <br /> Yüksek insülinin yol açtığı kan şekerinin düşmesine karşı ilk olarak karbonhidrat tüketimi kısıtlanmalıdır. Karbonhidrat alınacaksa eğer eşliğinde bir protein kaynağı olmasına azami özen gösterilmelidir. Örneğin; eğer pilav yenilecekse menüye hemen yoğurt eklenmeli ya da pilav-et birlikte tüketilmelidir. Bir dilim ekmek yenilecekse yanında peynir tüketilebilir. Burada tuza da dikkat etmekte fayda var. Mümkün olduğu kadar tuzsuz peynir türleri tercih edilmelidir. Buna ek olarak da bol su tüketmekte de fayda var. Dengenin sağlanmasında su hayli önemlidir çünkü vücut enerji üretimi sırasında en çok suyu kullanmaktadır.<br /> <br /> <b>Ara öğünlerle kısır döngünden çıkın</b><br /> <br /> Uzun süreli açlık asla önerilmemektedir çünkü uzun süre aç kaldıktan sonra yemek yerken ölçüyü yakalamak oldukça zordur. Ayrıca metabolizmayı en çok uyaran ve hızlanmasını sağlayan da yemek yemektir. Bu nedenle öğün atlanmamalı ve ara öğünlere dikkat edilmelidir. Eğer ara öğün yetersiz ise ikinci bir ara öğün oluşturabilir. Ara öğünler düzenlenirken minik uyaranlardan destek alınmalı ve metabolizma hızlandırılmalıdır. Kaliteli karbonhidratlara menüde yer verilebilir. Aksi takdirde kısır döngü devam edecektir. Mesela hem karbonhidrat hem protein içeren meyveli yoğurt tüketilebilir. 1 bardak süt ile ince bir dilim kek yenebilir ya da karpuzla birlikte peynir de tuzuna dikkat edilerek tercih edilebilir.<br /> <br /> <b>Meyvenin yanına 1 bardak süt</b><br /> <br /> Ara öğünlerde meyve de tercih edilebilir. Meyvede fruktoz vardır ve metabolizması glikoza göre biraz daha farklıdır. Bu nedenle çok yoğun meyve tüketimi bir seferde önerilmemektedir. Hiç meyve yememek de doğru değildir. Bir büyük portakal, 2-3 mandalina ya da bir muz ara öğün olarak tüketilebilir. Eğer diyabetik bir sorun ya da insülin direnci varsa meyvenin şekerini dengelemek adına yanına bir kase yoğurt ya da biraz süt de eklenebilir. Bazen meyvenin yanına 8-10 tane badem veya ceviz içi gibi kuru yemiş de önerilir. Burada da yağ alımı ile emilim desteklenmektedir. Bu şekilde meyvenin glikozu yükseltici etkisinden uzaklaşılmış olur.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-2826689027412637382023-11-28T12:04:00.005+03:002023-11-28T12:04:39.956+03:00Aşk ve seks bağımlılığı da tedavi ister<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9N4L5uEwlYxte4_ETOL2vFryCGF_jBzzARDdUBP-ollmOze3CGaTFrGl4n4l48Ib0Vnl20iOi96PZtGDYypI3CjplBuGs4ZFPGD0Mtf585luyLyp4WpptYcw6SIxXxzA-gBpRlm5IZQz6DxdGNWWhHS_IwjOPRIlzYujIP82LjXNzNoVN1PKU8ntdTac/s800/A%C5%9Fk%20ve%20seks%20ba%C4%9F%C4%B1ml%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20da%20tedavi%20ister.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Aşk ve seks bağımlılığı da tedavi ister" border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9N4L5uEwlYxte4_ETOL2vFryCGF_jBzzARDdUBP-ollmOze3CGaTFrGl4n4l48Ib0Vnl20iOi96PZtGDYypI3CjplBuGs4ZFPGD0Mtf585luyLyp4WpptYcw6SIxXxzA-gBpRlm5IZQz6DxdGNWWhHS_IwjOPRIlzYujIP82LjXNzNoVN1PKU8ntdTac/s16000/A%C5%9Fk%20ve%20seks%20ba%C4%9F%C4%B1ml%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20da%20tedavi%20ister.png" title="Aşk ve seks bağımlılığı da tedavi ister" /></a></div><br /><div><b>Sadece uyuşturucu ya da alkolun bir bağımlılık olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü aşk da seks de bir bağımlılık ve bazen tedavi edilmesi gereken bir bağımlılık olabiliyor.</b></div><div><br /></div><div>Batem 2006 yılında kurulan bir bağımlılık tedavi merkezi. Alkol ve madde bağımlılığı dışında başka bağımlılıklar üzerinde de çalışıyor. Alışveriş, internet, kumar, seks, ilişki, aşk, yeme bağımlılığını tedavi etmeye çalışıyorlar. Batem'in psikologu Alper Aksoy ile aşk ve seks bağımlılığı hakkında konuştuk.</div><div><br /></div><div>Aksoy, "Kişiler zaten kendi teşhislerini koyarak geliyorlar. İnsanlar bu bağımlılıkları ilk önce araştırıyorlar ve sonrasında bu alışkanlıklarının kendilerine zarar vermeye başladığını düşündüklerinde bize başvuruyorlar" diyor.</div><h3 style="text-align: left;">'Adam evli fakat ne olursa olsun ondan vazgeçemiyor'</h3><div>Aşk bağımlılığı sürekli birilerine aşık olan mı yoksa birine takılıp kalmak mı oluyor?</div><div>Takılıp kalmak oluyor. Kişi benliğini kaybetmeye başlıyor. Karşısındaki kişi hayatının temeli olmaya başlıyor. Kişiden zarar görmesine rağmen bu kişiyi bırakamıyor. Birlikte olduğu adam evli olabilir adamın evli olduğunu biliyor fakat adamdan bir türlü vazgeçemiyor. Bu adamın kendisiyle evlenmeyeceğini, eşinden ayrılmayacağını bilse de ilişkiyi sürdürmeye devam ediyor. İşini aksatıyor, sürekli msn’de konuşmaya başlıyor, facebook üzerinden takip etmeye başlıyor. Kontrolsüz bir şekilde kişiyi takip ediyor. Sürekli onunla birlikte olmak istiyor, onunla olmadığı zaman kiminle olduğunu, ne yaptığını merak ediyor.</div><h3 style="text-align: left;">Eşi evden kovuyor ama çağırınca yine gidiyor</h3><div>Anlattıklarınız aslında bizlere çok yabancı şeyler değil. Bu söylediklerinize bakarsak bugünlerde herkes aşk bağımlısı gibi görünüyor… </div><div><br /></div><div>Çok sevmek apayrı bir şey fakat problemler ortaya çıkmaya başlıyor. Eğer hayatımız etkilenmeye başlıyorsa sorun olmaya başlıyor. Hepimiz aşık oluyoruz, hepimiz sevdiğimiz kişiyi merak ediyoruz ama çok fazla o kişiyi takip etmeye başlıyorsak, evi, işi ihmal ediyorsak o zaman sorun var demektir. Örneğin bir hasta eşinden boşanıyor fakat ondan kopamadığı için eski eşi çağırdıkça gidiyor ve sadece cinsel olarak birlikte olmaya devam ediyor. Ama sonra adam kadını kapının önüne koyuyor. Sonra tekrar alıyor ve kişi bunu kabul ediyor. Eşine “hayır” diyemiyor fakat demek istiyor. Sevmenin haricinde artık o kişi olmadan hayatını sürdürememeye başlıyor. Sabah kalkıyor mesaj atıyor mesela “Ben uyandım” diye ve bekliyor. Karşı taraftan mesaj gelmeyince sıkıntıya düşmeye başlıyor. Örneğin mesaj geliyor “Peşimi bırak seni sevmiyorum” diyor. Görüyor musunuz beni çok seviyor fakat duygularını bana gösteremiyor” diyor ya da “Bana acı çektirmek istiyor” diye düşünüyor.</div><div><br /></div><div><b>Teknolojinin aşk bağımlılığı üzerinde etkisi çok büyük o zaman...</b></div><div>Çok daha kolay insanlarla birlikte olabiliyorlar, daha kolay insanları takip edebiliyorlar. Özel yaşam denilen şey artık yok. İnternet üzerinden herkes birbirini takip ediyor. Artık kavgalar bile birbirlerini silmekle oluyor. Bu tür bağımlılıkların oluşmasını kolaylaştırdı.</div><div><br /></div><div><b>Seksi çok sevmek seks bağımlılığı mı?</b></div><div>Seks bağımlılığının 'sekse aşırı düşkünlük' olarak algılanmamalıdır. Seks ya da internette porno sitelere girme vb. davranışlarının saplantı haline gelmesi bu davranışın bağımlı olarak ele alınmasını sağlamaktadır. Bu kişiler işlerini ve sorumluluklarını yerine getirememe, gerçeklik duygusundan kopma, ilişkilerde başarısızlık, suçluluk duygusu yaşarlar. Bu yüzden seks bağımlılığı diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.</div><h3 style="text-align: left;">Seks bağımlılığının farkı ne?</h3><div>Seks bağımlılığı biraz daha farklıdır. Mastürbasyon biraz daha ön plana çıkıyor. Çünkü ergenlik döneminde mastürbasyon devreye giriyor. Kişi mastürbasyon yaparak rahatlamayı öğreniyor. Belirli bir dönem sonra bu davranış kalıcı hale dönüşüyor. Kişi kendini sürekli mastürbasyon yaparken buluyor. Örneğin günde 5 defa mastürbasyon yapıyor. Sabah kalkıp otobüse binip, kadınlara değerek mastürbasyon yapmaya başlayarak keyif alıyor. Kimisi porno izliyor, kimisi internette bu sitelere giriyor. Her gün devam ediyor bunu yapmazsa işe dikkatini toparlayamıyor, kadınları takip ediyor, hayal aleminde o kadınla olmak istiyor, mastürbasyon yapıyor. Bu geçici bir çözüm oluyor. Bazen öyle kişiler var ki şirkette kendine ait bir oda yaptırıyor ve daha rahat mastürbasyon yapıyor. İş seyahatine gidecekse ilk araştırdığı şey seks shop’lar oluyor.</div><div><br /></div><div><b>Örnek bir vakanız var mı?</b></div><div>M.O. 42 yaşında ve evli ve 2 çocuğu olan bir erkek. Aşırı mastürbasyon yapmaktan kliniğimize başvurdu. Sürekli aklında cinselliğin olduğunu her gün en az 3 kez mastürbasyon yaptığı söyledi. İş yerinde de zaman zaman kendini kontrol edemediğini ve mastürbasyon yaptığını söylüyor. İş yerinde sürekli internetten porno izliyor. Akşamları ise evde herkes yattıktan sonra gece 2 de porno film izlemeye başlıyor. Baştan çıkartma sahnelerinin onu çok etkilediğini belirtiyor ve sabah 5 e kadar mastürbasyon yapacağı sahneyi arıyor. Çocuklarının artık büyüdüğünü ve kendisini mastürbasyon yaparken yakalayacağından korktuğu için tedaviye başvurduğunu söylüyor.</div><div><br /></div><div><b>Bu kişilerin normal seks yaşantısı nasıl oluyor?</b></div><div>Kimisinde eşiyle oluyor fakat mastürbasyon yapmaktan vazgeçemiyor ya da hiç olmuyor. Bu durumdan kurtulmak için evlenenler de var.</div><div><br /></div><div><b>Ne kadar süre içinde tedaviden sonuç alıyorsunuz?</b></div><div>Eğer kişi istiyorsa gerçekten üç ayda sonuç olabiliyoruz. 8-12 haftalık bir program fakat bu programdan sonra da kontroller devam etmeli.</div><div><br /></div><div><b>Eğer seks bağımlısı olduğunuzu düşünüyorsanız…</b></div><div>Profesyonel yardım almanız sizin için faydalı olabilir. Cinsellikle ilgili olarak kontrolden çıktığını fark etmeniz bir iyileşme yönünde ilk başlangıçtır. Bu noktaya sizi getiren fiziksel, duygusal ya da ekonomik problemler olabilir. İlk başta bunların neler olduğunun saptanması önemli bir aşamadır.</div><div><br /></div><div>- Cinsellikle ilgili aktivitelerden uzak durmak örneğin sürekli porno izlememek, üye olduğunuz seksle içerikli kanalardan uzak durmak ve partner bulma sitelerinde uzaklaşmak.</div><div>- Bağımlılık nedeniyle bozulan ilişkilerini gözden geçirmek ve onları yeniden yapılandırmak.</div><div>- Stresinizi kontrol altında tutmak.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-30447072108088469512023-10-31T18:53:00.009+03:002023-10-31T18:54:51.796+03:00Emziren anneler dikkat! Bu hatalara düşmeyin!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMwxSjAQkzbs4inAnYcV-0GVfA8MNkwhEPhJnVkkf8o3lrTLKY6Ll3FTgCinUamDUlmT8hr4fqbt24LElCOwvTqA0H-NGmSGUkN4xder0b6zj97h2qGQLdQVgug76AKiPmtS5snausmP-/s1600/1555569482_2.jpg" style="clear: left; display: inline; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMwxSjAQkzbs4inAnYcV-0GVfA8MNkwhEPhJnVkkf8o3lrTLKY6Ll3FTgCinUamDUlmT8hr4fqbt24LElCOwvTqA0H-NGmSGUkN4xder0b6zj97h2qGQLdQVgug76AKiPmtS5snausmP-/s1600/1555569482_2.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Bilimsel çalışmalar bebeklerin bağırsak florasının sadece anne sütünü sindirebildiğini ve ilk 6 ay sadece anne sütünün yeterli olduğunu gösteriyor. </b><br /> <br /> Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İmre İnce Gökyar, ilk 6 ay anne sütü ile beslenmenin, bebeğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamada çok önemli olduğunu belirterek "Anne sütü mikrobiata denilen bağırsak florasının gelişimini sağlar ve bebeklerin yetişkinlikte de daha sağlıklı olmasına katkıda bulunur.<br /> <br /> Anne sütünün yetmediği durumlarda ise anne sütüne en yakın formül mama seçilmelidir." diyor. 6. aydan sonra ek gıdaya geçilirken doğru, taze, besleyici ve sağlıklı ek gıda verilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Dr. İmre İnce Gökyar, ek gıdaya geçiş sürecinde annelerin doğru bildiği 6 yanlışı anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.<br /> <b><br /></b> <b>Ek gıdalara erken başlanmazsa bebekler farklı tatlara alışamaz! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Anne sütü canlı bir süt olup, annenin yediklerine, baharatlara, iklime ve mevsimlere göre farklılık gösteriyor. Bu da bebeğin değişik tatlara zaten alışık olduğunu kanıtlıyor.<br /> <b><br /></b> <b>Gece sık uyanan bebekler doymuyor demektir ve ek gıdaya başlanmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Burada bebeğin huzuru ve kilo alım hızı önemli. Kilo alımı yeterli olan bir bebeğin doymadığı ya da gece acıktığı yorumunu yapmak doğru değil. 4. aydan sonra bebeklerin çevresine ilgisi artıyor ve bebeklerde sık uyanmalar görülebiliyor.<br /> <br /> <b>Kilo alımı yetersiz bebeklerde ek gıda daha erken başlanmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU:</b> Öncelikle annenin beslenmesinin sorgulanması, gerekirse anneye vitamin ve mineral desteğine başlanması gerekiyor. Bu da yeterli olmuyorsa 6. aya kadar eksik, anne sütüne en yakın formül mama ile tamamlanmalı.<br /> <br /> <b>Ek gıda başlandığında bebeklere yağsız, diyet süt ürünleri verilmeli ve kırmızı etten kaçınılmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Erişkinlerin aksine bebek beslenmesinde doğal yağların yeri çok önemli. Bebeklerin günlük protein ve vitamin ihtiyaçları da erişikinlerden yaklaşık 4 kat daha fazla. Dolayısıyla bebek beslenmesinde hayvansal yağlar, kırmızı et ve zeytinyağının doktorun önerdiği ölçüde tüketilmesi önem taşıyor.<br /> <br /> <b>Doktorun önerdiği miktarları tüketmesi için bebeği zorlamak! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU:</b> Ek gıdaya geçiş beslenmeye destek olduğu kadar, bebeğin çiğneme, yutma ve bir beslenme ritmi kazanma dönemi. Ek besinler doktorun önerdiği saatlerde ve açken denenmeli fakat bebeğin ne kadar yiyeceği bebeğe bırakılmalı. Ardından doymadığı miktar anne sütü ile tamamlanmalı.<br /> <br /> <b>Tel süzgeç veya doğrayıcı kullanılmamalı, her şey bebeğin eline verilmelidir! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İmre İnce Gökyar "Her bebeğin emmeden çiğneme fonksiyonlarına geçişi farklıdır. Özellikle 6. ayda ek gıdaya yeni başlanırken gıdaların ezilerek denenmesi daha doğrudur. 7. aydan itibaren bebek hazırsa BLV metodu dediğimiz elle beslenmeye geçilebilir. Bebek hazır değilse kesinlikle ısrar edilmemeli ve bir süre daha ezerek ek gıdaya devam edilmelidir" diyor.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-78575444505547461222023-09-21T10:30:00.004+03:002023-09-21T10:30:35.236+03:00Kadınları çılgına çeviren 10 erkek davranışı<div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNLgyywy35yKIRx_x2ruDRTrpj9c0LAHOwnyvnUP2lNLKpjbuAxuIJNlov1WN4VDkpffuI7IDHXFyU6JDpxM5o4ZJiOQ7EhVuVTLZa1P3wAqWGtsqqnw3XMpBuXrVay12rlA-giPUjW31R1_AYKqfN6fBhCagCCL8Pl0es0PmIwtYYu2pTaj034g4j_Ec/s1000/kavga-eden-ciftler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Kadınları çılgına çeviren 10 erkek davranışı" border="0" data-original-height="667" data-original-width="1000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNLgyywy35yKIRx_x2ruDRTrpj9c0LAHOwnyvnUP2lNLKpjbuAxuIJNlov1WN4VDkpffuI7IDHXFyU6JDpxM5o4ZJiOQ7EhVuVTLZa1P3wAqWGtsqqnw3XMpBuXrVay12rlA-giPUjW31R1_AYKqfN6fBhCagCCL8Pl0es0PmIwtYYu2pTaj034g4j_Ec/s16000/kavga-eden-ciftler.jpg" title="Kadınları çılgına çeviren 10 erkek davranışı" /></a></div><span class="Apple-style-span" style="font-family: inherit;">Yapılan sosyolojik gözlem ve araştırmalar, erkeklerin hangi hareketlerine kadınların tahammül edemediğini ortaya çıkardı. İşte kadınların özellikle nefret ettikleri ve çileden çıkmalarına neden oldukları erkek hareketlerinin top 10’u…</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Erkekler bir kadının çok konuşmasından, sürekli olarak hemcinslerini eleştirmesinden, aşırı duygusal davranmalarından, alışveriş bağımlısı olmalarından ve kıskançlık krizine girmelerinden nefret ediyor.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ya kadınlar erkeklerin hangi hareketlerine tahammül edemiyor. Rus Pravda sitesinin yaptığı ankete göre “Kadınların nefret ettiği 10 kusurlu erkek hareketi” şunlar…</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Bencillik</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Konuşmaya başlayınca kadının onu dinlemesini ister. Ancak o karşısındaki kadını dinlemek zorunda değildir. Herkes uyurken o müziğin sesini sonuna kadar açabilir. Ancak o uyurken kimsenin çıt çıkarmaya hakkı yoktur.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><b>Kirli bulaşıklar</b></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Yemek yedikten sonra tabağını kaldırmaz ve bulaşıklara bir kez bile elini sürmez.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Eşinin ailesini aşağılaması</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">En ufak bir kavgada eşinin ailesini gündeme getirir. Genellikle onların bilgisiz olduğundan yakınır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Kadınlar kötü şofördür</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Hemen hemen bütün erkekler kadınların kötü şoför olduğunu düşünür. Kendi hatalıysa bile karşısındaki kadın sürücüye bağırır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Tembellik</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Eşi ya da sevgilisi kendisi gibi haftanın 6 günü çalışsa da o her zaman daha fazla yorulmuştur. Ev işlerine asla yardım etmez.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Yüksek sesle maç seyretmek</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Maç izlerken bütün dünya durur. Evde başka biri yokmuş gibi televizyonun sesini sonuna kadar açar.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">İşinin her şeyden daha önemli olduğunu düşünür</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Her zaman işinden bahseder ve en ufak bir sorun olduğunda işi için sizi ortada bırakabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Patavatsızlık</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Sizi başkalarının önünde bozma alışkanlıkları vardır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Beceriksizlik</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">İş seyahatine çıktığınızda aslan kesilir, ancak geri döndüğünüzde beceriksiz, yardıma muhtaç bir bebek gibi davranırlar.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Sözlerini tutmamaları</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Sürekli konuşup vaatler verirler ancak eyleme dönüştürmezler.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-45470947771281228332023-08-25T11:48:00.000+03:002023-08-25T11:48:45.679+03:00Saç dökülmesinin 8 nedeni<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigLiHNLHQ4bAbq1OpOOD1j_lOQ-DeGs-4Y2W_xzpMH3Sh2EKYeJReUXSyqhd-2DKvQTAlqcVGBpK7rWD7SklfYvP_l7cnuS6XrwiqrTI7ilUM9lirjMol9eOVPs3kEp61rZZ1ZwYfY3CRW/s1600/Sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6k%25C3%25BClmesinin+8+nedeni.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigLiHNLHQ4bAbq1OpOOD1j_lOQ-DeGs-4Y2W_xzpMH3Sh2EKYeJReUXSyqhd-2DKvQTAlqcVGBpK7rWD7SklfYvP_l7cnuS6XrwiqrTI7ilUM9lirjMol9eOVPs3kEp61rZZ1ZwYfY3CRW/s1600/Sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6k%25C3%25BClmesinin+8+nedeni.jpg" /></a><b>Saç dökülmesi hem kadın hem de erkeklerde de sık görülüyor. Demir eksikliği, stres, beslenme ve kullanılan bazı ilaçların saç dökülmesine neden olabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Rukiye Kaymaz, "Günde ortalama 100-150 saç teli dökülebilir. Saç çekildiğinde ele 5'ten fazla saç teli geliyorsa, kadınlarda alın ve orta kısımlarda belirgin açılma varsa dermatoloji uzmanına başvurulmalı" açıklamasında bulundu.</b><br />
<br />
Erkeklerde görülen saç dökülmelerinin genetik faktörlerle ilişkili olduğunu, kadınlardaki saç dökülmelerine ise demir ve vitamin eksikliklerinin neden olduğunu vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Rukiye Kaymaz, "Saç dökülmesi tedavisi bir uzman doktor eşliğinde gerçekleşmeli. Dermatoloji doktoru altta yatan nedene bağlı olarak dahiliye ve jinekoloji birimleriyle de koordine çalışabilir" dedi. Sistemik tedaviye ek olarak saç derisine lokal sprey, ampul ya da köpük formunda destek tedavi ürünlerinin uygulanmasının tedavi başarısını arttırdığını belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Rukiye Kaymaz, "Tedavi sonucunu hızlandırmak için dermatoloji uzmanı ek olarak mezoterapi, PRP, saç dolgusu ve somon DNA uygulaması şeklinde tedavi protokolleri de planlayabilir" şeklinde konuştu. Kaymaz, saç dökülmelerinin 8 nedenini açıkladı.<br />
<br />
<b>Demir eksikliği</b><br />
<br />
Kadınlarda en sık rastlanan saç dökülmesi nedenlerindendir. Demir takviyesi ile kısa sürede tedaviye yanıt alınabilir. Demir emilimi ile ilgili sorun var ise dahiliye doktorundan oral kullanıma alternatif demir takviyesi konusunda destek alınmalı.<br />
<br />
<b>Sistemik hastalıklar</b><br />
<br />
Bu grupta en sık tiroit hastalıkları ve demir eksikliği anemisi saptanır. Ağır cerrahi işlemler, ameliyatlar, yüksek ateşli hastalıklar, ağır enfeksiyonlar sonrasında da yoğun saç dökülmeleri gözlemlenir. Erken tanı ve tedavi ile güzel sonuçlar alınır. Multidisipliner yaklaşımla sistemik hastalık tedavisi, dermatolojik tedavi ile eşzamanlı gerçekleştiğinde tedavi başarısı maksimum düzeyde sağlanır.<br />
<br />
<b>Hormonal değişimler</b><br />
<br />
Doğumdan sonraki üçüncü aydan dokuzuncu ay sonuna kadar olan dökülmeler olağan karşılanır. Ancak süre uzarsa ya da dökülme çok yoğun ise dermatoloji uzmanına danışmak gerekir. Menopoz sonrasında da saçlar dökülebilir. Menopozda saç dökülmesi dursa bile saç yoğunluğu menopoz öncesi yoğunluğuna tekrar ulaşamayabilir.<br />
<br />
<b>Sağlıksız beslenme ve diyet programları</b><br />
<br />
Saçın ana bileşeni olan keratin vücutta sentezlenmesi için bazı temel proteinlerin besinler aracılığıyla, vücuda yeterli miktarda alınmaları gerekir. Proteinden fakir bir beslenme, ağır ve yanlış diyetler saç dökülmesi ile sonuçlanabilir. Doğru beslenme ve diyet programları için uzman bir diyetisyenden destek alınmalı.<br />
<br />
<b>İlaçlar</b><br />
<br />
Kan sulandırıcılar, artrit, gut, depresyon, kalp ve yüksek tansiyon ilaçları, yüksek doz A vitamini ya da akne tedavisinde kullanılan A vitamini türevleri saç dökebilir. İlaç bırakıldıktan sonra saç dökülmesi durur.<br />
<br />
<b>Mantar hastalıkları</b><br />
<br />
Saçlı deriyi tutan mantar hastalıkları genellikle çocuklarda görülse de, yetişkinlerde de saç dökülmesine neden olabilir ve tedavi edilmezse kalıcı kellik oluşabilir.<br />
<br />
<b>Saçkıran</b><br />
<br />
Saçkıran olarak bilinen alopesi areata özellikle ağır stresli durumlarda ortaya çıkar. Saçlı deri, kaş, kirpik ve sakal dahil tüm vücut kıllarında dökülme gözlenebilir. Kökeninde genetik yatkınlık ve stres olduğu düşünülüyor. Kalıcı kelliğe neden olmaz; ancak uzun dönem sabırlı tedavi gerektirebilir.<br />
<br />
<b>Yoğun stres</b><br />
<br />
Yoğun stresli durumlar da saç dökülmesine neden olur. Stres vücutta çeşitli stres hormonlarının salgılanmasına neden olarak iç dengenin bozulmasına ve bunun sonucunda birçok hastalığın ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu hastalıklar da saçları dökebiliyor.<br />
<br />
<h3>
<b>Saç kalitesini arttırmak için;</b></h3>
<br />
<ul>
<li>Kişiye uygun saç ürünleri (şampuan, saç kremi, saç maskesi, şekillendirici ürünler, saç boyası) konusunda deneyimli bir dermatoloji uzmanından destek alınmalı.</li>
<li>Çok sık dip boyası yaptırmak, fön çektirmek, saç düzleştirici kullanmak saç diplerini olumsuz etkiler. Saç kopmalarına neden olur.</li>
<li>Saçlar ıslakken sert taranmamalı.</li>
<li>Saçlar çok gergin ve sürekli aynı yöne çekilerek toplanmamalı. Aksi takdirde traksiyonel alopesi denen saç kayıplarına neden olabilir.</li>
</ul>
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-10125966954763171092023-08-25T11:45:00.005+03:002023-08-25T11:45:46.089+03:00Kadınların yağlanması erkeklerden neden farklıdır<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiif4lH6yHLvZ9CGECmRbN87BIddZpgDzzrEh1QJyh0mbdV-PIdqr0pROyPwLDWLnwC_MjCoQXjztfnTD86N3PWhVvtMqHta15cEAXg7vvcSwKxlkBT6K8pWhRdAiH-Eu-YNpDYgXsxRfJzUBat0mf11GJNmhxojDK21ayp-TrivGQizu6sLkK3HVH2wic/s800/Kad%C4%B1nlar%C4%B1n%20ya%C4%9Flanma%20%C5%9Fekli%20erkeklerden%20farkl%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Kadınların yağlanması erkeklerden neden farklıdır" border="0" data-original-height="503" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiif4lH6yHLvZ9CGECmRbN87BIddZpgDzzrEh1QJyh0mbdV-PIdqr0pROyPwLDWLnwC_MjCoQXjztfnTD86N3PWhVvtMqHta15cEAXg7vvcSwKxlkBT6K8pWhRdAiH-Eu-YNpDYgXsxRfJzUBat0mf11GJNmhxojDK21ayp-TrivGQizu6sLkK3HVH2wic/s16000/Kad%C4%B1nlar%C4%B1n%20ya%C4%9Flanma%20%C5%9Fekli%20erkeklerden%20farkl%C4%B1.jpg" title="Kadınların yağlanması erkeklerden neden farklıdır" /></a></div><b>Kadınların kafasını karıştıran konulardan biri de erkeklerden daha kolay kilo almalarıdır. Uzmanlar, bu durumun çeşitli nedenlerinin olduğunu belirtiyor.</b><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadınların erkeklerden daha kolay kilo almasının dört temel nedeni var: Kadınlık hormonları, kas kitlesinin azlığı, egzersiz eksikliği ve beslenme bozukluklarının kadınlarda daha sık olması.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dişilik hormonlarının varlığı da, yokluğu da, azlığı da, çokluğu da kiloyu etkiliyor. Özellikle menopoz dönemine yaklaşıldığında hormonların azalması kilo almayı kolaylaştırıyor. Menopoz ile birlikte östrojen yoksunluğuna bağlı kilo alma şekli kadınlarda yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Kadınların yağlanma şekli erkeklerden farklı</b></span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadınların yağlanma şekli erkeklerden bir hayli farkı oluyor ve kadınların çoğu tıpkı bir küvetin dolması gibi aşağıdan yukarıya doğru yağlanıyor. Yağlar, önce baldırlarda, sonra kalça ve bel çevresinde toplanıyor. Eğer önlem alınmazsa bir süre sonra göğüste, kol altlarında ve ense civarında, gıdıkta da yağ birikmeye başlıyor.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Erkek tipi yağlanma, kadın tipi yağlanmadan biraz farklı. Erkekler daha çok belleri kalınlaşarak, göbek ve karın bölgelerine yağ biriktirerek şişmanlıyor. Bu tip yağlanma sağlık açısından çok daha tehlikeli. Şeker hastalığına, damar sertliğine, karaciğer yağlanmasına, hipertansiyona, gut hastalığına davetiye çıkarıyor. Erkek tipi yağlanma kadınlarda da görülebiliyor. Örneğin “polikistik over sendromu” denilen durumda erkeklik hormonu androjenin fazla salgılanması nedeniyle genç kızlıktan itibaren erkek tipi bir şişmanlama ile karşılaşılabiliyor. Son yıllarda alkol kullanımının kadınlar arasında da yaygınlaşması erkek tipi yağlanan, yani göbeklenen kadınların sayısını artırdı.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Son gelen kilolar ilk gidiyor</b></span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Aşağıdan yukarıya doğru yağlanan kadınlar kilo vermeleri halinde süreç tersine işlemeye başlıyor, önce vücudun üst tarafındaki yağlar eriyor. En son bacak ve baldırlardaki yağlara veda ediliyor. Bu durumu bazı beslenme uzmanları “ilk alınan yer, son gidecek yerdir” kuralı olarak tanımlıyor. Kısacası kadınlar hangi diyeti yaparlarsa yapsınlar, hangi egzersizi denerlerse denesinler vücutlarının üst tarafındaki yağlar erimedikçe kalça, baldır ve bacak bölgesindeki yağlar kaybolmuyor.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadınların şanssızlığı sadece hormonal etkilerle de sınırlı değil. Kadınlar doğuştan itibaren erkeklerden daha az kasa sahipler. Kas miktarı az olunca da alınan kalorilerin yakılması güçleşiyor. Çünkü metabolizma hızını belirleyen esas faktör kas kitlesi. Bu nedenle kilo kontrolünde başarılı olmak isteyen her kadının güçlü ve formda kaslara sahip olması, kas kitlesini artırması şart.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Kadınlar kas konusunda zayıflar</b></span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Ne var ki çoğu kadın ya hiç egzersiz yapmıyor ya da sadece yağ yakan aerobik egzersizlerle yetinip, kas yapan direnç egzersizlerini ihmal ediyor. Özellikle yanlış diyetler ile yağ yerine kas yakan kadınlar bir süre sonra tam birer “kas fakiri” haline geliyor, kas yağ oranlarını daha da bozuyorlar. Kadınların hem kas kazanmaları hem de egzersiz bakımından yaptıkları hataları yapmamaları gerekiyor.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Duygusal yeme ataklarının evde, komşu ziyaretlerinde ya da işyerlerinde atıştırma alışkanlıklarının kadınlar arasında daha yaygın olması da kadınları yağlandıran nedenlerden biri olarak gösteriliyor. Çoğu kadın yaşadığı stresleri yönetemediği, duygu ve düşüncelerini dışarıya yansıtamadığı dönemlerde çözümü yiyeceklerde özellikle şekerli, unlu, yağlı, tuzlu besinlerde arayabiliyor. Bu da önemli bir faktör.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kısacası kilo alma bakımından kadınların dikkat etmeleri gereken pek çok sorun var. İşleri erkekler kadar kolay değil.</span><br />
<span style="color: #444444;"><br /></span>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-23957876630391409082023-08-25T11:38:00.008+03:002023-08-25T11:38:48.480+03:00Kalbiniz için 5 sağlıklı yaşam önerisi<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBCgDx-Xb9x52W6DsTG94PrQT_diZpHtLPBlWTmNikt1TfLgt-63IqM1Pr6JyMUNOk-oy1y6NBTWyE9yyo6_nbVJ7hb9XAyB2n3_xbc9cRXNPRl2sGw3fMNe4lW24AhC0U2iyEagbmV8xO/s1600/Kalbiniz+i%25C3%25A7in+5+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+ya%25C5%259Fam+%25C3%25B6nerisi.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBCgDx-Xb9x52W6DsTG94PrQT_diZpHtLPBlWTmNikt1TfLgt-63IqM1Pr6JyMUNOk-oy1y6NBTWyE9yyo6_nbVJ7hb9XAyB2n3_xbc9cRXNPRl2sGw3fMNe4lW24AhC0U2iyEagbmV8xO/s1600/Kalbiniz+i%25C3%25A7in+5+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+ya%25C5%259Fam+%25C3%25B6nerisi.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Kalp hastalıkları tüm dünyada, yılda yaklaşık 17 milyon kişinin yaşamını kaybetmesine neden oluyor. Ülkemizde de kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölümlerin 200 bin civarında olduğu ve bu rakamın 2020'de ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. </b><br /> <br /> Dünya Kalp Federasyonu, tütün kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam gibi önlenebilir faktörlerin kontrol altına alınması ile kalp hastalığına bağlı erken ölümlerin en az %80'inin önlenebileceğini belirtiyor. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mehmet Kabukçu, kalp hastalıklarından korunma yolları hakkında bilgi verdi.<br /> <br /> <b>1. Sigara en önemli neden</b><br /> <br /> Tütün kullanan her iki kişiden biri bu nedenle yaşamını kaybetmektedir. Dünya genelinde önlenebilir ölüm nedenlerinin yaklaşık yarısından tütün kullanımı sorumludur. Özellikle sigara içen çocukların ve gençlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Sadece kullanmakla değil pasif maruziyetle bile bebeklerde ani ölümler ortaya çıkabilir. Yapılan bir çalışma, sigara içen bir kişiyle bir arada yaşamanın, kalp hastalığı riskini %34 artırdığını ortaya koymuştur. Genç nesillere tütün kullanmanın tehlikelerini anlatmak ve sigaraya başlamalarını engellemek bir sosyal sorumluluk görevidir. Tütün kullanımını bırakmak kalp hastalıklarına yakalanma riskini büyük oranda düşürmektedir.<br /> <br /> <b>2. Kalp dostu besinler ömrü uzatıyor</b><br /> <br /> Sağlıksız beslenme alışkanlıklarının, dünyada en sık görülen 10 ölüm nedeninden 4'ü ile direkt bağlantılı olduğu gösterilmektedir. Şeker, tuz, doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan işlenmiş gıdaların tüketimi günümüzde giderek artmaktadır. Bu besinlerden uzak, meyve ve sebze açısından zengin bir beslenme alışkanlığı, kalp hastalığı ve inmeden korunmak için faydalıdır. Yapılan çalışmalarda yağ içeriği düşük, meyve ve sebzeden zengin beslenme şeklinin hipertansiyonu olan ve olmayan bireylerde kan basıncı yüksekliğinin azaltılabileceği gösterilmiştir.<br /> <br /> <b>3. Günde 1 tatlı kaşığı tuz yeterli</b><br /> <br /> Kalp dostu beslenmede meyve, sebze, balık, kümes hayvanları, tahıl ve kuruyemişlere yer verilmelidir. Ayrıca magnezyum, kalsiyum, potasyumdan zengin, lif içeriği fazla, protein ağırlıklı besinler tüketilmeli, kırmızı et, tatlı ve şeker içeren içeceklerden uzak durulmalıdır. Ayrıca tuz tüketimi günde 5 gramdan (1 tatlı kaşığı) fazla olmamalı ve alkol kullanımı mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır.<br /> <br /> <b>4. Çocuklarda obezite kalp hastalığı riskini artırıyor</b><br /> <br /> Dünyada ölümler, her yıl ortalama %6'ı nedenle hareketsiz yaşamdan kaynaklanmaktadır. Hareketsizlik beraberinde aşırı kilo ve obezite sorunlarına yol açmaktadır. Çocukluk çağında görülen obezite, diyabet ve fiziksel aktivite eksikliği, erişkin dönemde kalp hastalığı gelişme riskini büyük oranda artırmaktadır. Çocukluk çağında ve erişkinlerde televizyon izleme süresi ve araba kullanım sıklığı gibi bu iki sedanter yaşam tarzının süresindeki artışın, kalp damar sistemi ile ilişkili yaşam kayıplarının sıklığı ile paralellik göstermektedir. Fiziksel aktiviteyi artırmak için çocuklara gerçekçi hedefler konulmalıdır. Bahçede, evde ya da sosyal yaşamdaki tüm aktivitelere çocuklar da dahil edilmeli ve spor dışında da hareketli yaşam sürmeleri sağlanmalıdır. Haftada 5 kez 30 dakika süreyle yapılan orta zorlukta aktiviteler, kalp hastalığı ve inme riskini azaltır, kan kolesterol düzeyini düzenler.<br /> <br /> <b>5. Sağlık kontrollerini düzenli olarak yaptırmak hayat kurtarır</b><br /> <br /> Düzenli check up yaptırmak kalp hastalıklarının önlenmesi ya da hastalığın erken teşhisi için önem taşımaktadır. Kan basıncı, kolesterol değerleri, kan şekeri düzeyleri, kilo ve vücut kitle indeksi ölçümü düzenli olarak yapılmalıdır. Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, aşırı kilo ve obezite, tütün kullanımı veya diyabet gibi risk faktörlerinin tetiklediği, kalp hastalıkları ve inme önlenebilir hastalıklardır. Toplam kardiyovasküler hastalık riskinin uzman bir doktor tarafından hesaplanmasının ardından sağlıklı yaşam planı için bir yol haritası çizilebilmektedir.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-79941840656647591032023-02-27T10:41:00.004+03:002023-02-27T10:58:20.572+03:00Stresi azaltmak için kahkaha atin<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZaSdtkVOMrJSqjLs5oo7f4MWzR6H_GQMwS91VDHdwnfOB9ijfrFdlvp5Neq8gClrs-lligQuPE6vsPfnxHX3eHrag-ubFI3FG1GPjwH1KvG3PONgd0J_dvfSbXd0TBGqwzT-QFb4utm2H/s1600/Stresi+azaltmak+i%25C3%25A7in+kahkaha.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: black; font-family: inherit;"><img alt="Stresi azaltmak için kahkaha atın" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZaSdtkVOMrJSqjLs5oo7f4MWzR6H_GQMwS91VDHdwnfOB9ijfrFdlvp5Neq8gClrs-lligQuPE6vsPfnxHX3eHrag-ubFI3FG1GPjwH1KvG3PONgd0J_dvfSbXd0TBGqwzT-QFb4utm2H/s16000/Stresi+azaltmak+i%25C3%25A7in+kahkaha.jpg" title="Stresi azaltmak için kahkaha atın" /></span></a><b><span style="font-family: inherit;">Kahkaha atmak insan sağlığına iyi geliyor. </span></b></div><div><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div><span style="font-family: inherit;">Kahkahanın fizyolojik etkilerini inceleyen bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, kahkaha stresin aksine hareket ederek stres hormonu kortizol seviyesini azaltıyor. Bu da insan sağlığına iyi geliyor…</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Kahkahanın oluşumu, onun olumlu etkilerini araştırmayı zorlaştırıyor. Ortalama bir kahkaha, 4 saliselik bir ses patlamasından oluşuyor. Bu ses patlamaları bir saniyenin beşte biri oranındaki aralıklarla tekrar ediliyor. Ses patlamalarının sayısı kahkahanın derecesine bağlı ve içten bir kahkaha bir süre daha devam edebiliyor. Fakat kahkaha yine de kısa süreli bir özelliğe sahip.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
ABD’deki Maryland Üniversitesi kahkaha araştırmaları uzmanı Robert Provine, kahkahanın neden ilk bakışta daha çok yorucu bir hareket gibi göründüğünü şöyle açıklıyor:</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
“Eğer gülen birinin fizyolojik profiline bakarsanız aslında bunun stresle bağdaşlaştırılabilecek özellikleri olduğunu görürsünüz. Örneğin ‘ha ha ha’ derken, gülüyorsunuz, nefesinizi tutuyorsunuz, kan basıncınız artıyor ve kalp atışlarınız hızlanıyor, vücudun farklı bölgelerini zorluyorsunuz.”</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Vücuttaki etkileri ölçüldü</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Vücuttaki olumlu etkileri ise kahkaha sırasında değil sonrasında ölçülüyor. Maryland Üniversitesi’nden kardiyolog Michael Miller, kahkahanın kan damarları üzerindeki etkilerini araştırıyor.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Daha önceki çalışmalar, stres ve öfkenin, damarların iç kısmının daralmasına yol açtığını gösterdi. Miller ise zihinsel stresin damarların daralmasına yol açıp açmadığını ve kahkahayla onları rahatlatabilecek bir yol olup olmadığını merak ederek araştırmalar yapmış.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Araştırmacı, damarların iç tabakasının esnekliğinin ölçülmesini sağlayan yöntemi şöyle açıklıyor:</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
“Tansiyon aletini kolun üst kısmına koyuyoruz. Aletin basıncını normal tansiyon seviyesinden 50 puan kadar yükseğe ayarlıyoruz. Bu, kan damarlarının daralmasına yol açıyor. Beş dakika böyle tutup ardından tansiyon aletini çıkarıyoruz. Çıkardıktan sonra geçen bir dakika boyunca damar iç tabakasının sağlık durumu hakkında değerlendirme yapıyoruz.”</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Deney nasıl yapıldı?</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Bu deneye sağlıklı, sigara kullanmayan 20 gönüllü katıldı. Deney sırasında bazı filmlerden sahneler izlediler. İlk önce Steven Spielberg’in 2’inci Dünya Savaşı sırasında geçen Er Ryan’ı Kurtarmak adlı filmi gösterildi.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Filmin açılış sahnesinde, Normandiya kıyılarında ölmek üzere olan askerler kanlı yakın plan görüntüleriyle görülüyor ve buna kasvetli bir müzik eşlik ediyor. Deneklere 48 saat sonra ise izlerken kahkahalar atabilecekleri komedi filmleri gösterildi.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Bütün katılımcılar “Er Ryan’ı Kurtarmak” adlı filmi stresli buldu. Buna ek olarak damarlarında da daralma gözlendi. Ancak komedi filmlerini izledikten sonra damarlar tekrar genişledi.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Müziğin etkisi de araştırıldı</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Miller daha sonra kahkaha yerine müziğin damarlar üzerindeki etkisini araştırdı. Neredeyse bütün katılımcılar “Heavy Metal” ve “Rap” müziğini nahoş olarak tanımladı. Tahmin edilebileceği gibi damarlarda da daralma oldu. Denekleri mutlu bir ruh haline sokmak için en sevdikleri müzik türünü laboratuara getirmeleri istendi. Ve çoğu “Country” müziği tercih etti.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Müzik ve kahkaha deneylerinin sonuçları karşılaştırıldığında şu durum ortaya çıktı; iyi bir kahkaha, en sevilen müziği dinlemek kadar güçlü bir etkiye sahip. İkisi de damarları rahatlatıyor.</span></div><div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
</div>
VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-44920571554499235442023-02-25T23:35:00.007+03:002023-02-25T23:40:32.825+03:00Sağlikli ve güzel bebek odasi hazirlamanin püf noktaları<div><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHZaBwpLoxcmjIdB68GbpDfJSPtzeXZpo_5xphkxhCjoqOIlhvrZMYlpLQBHnnzclsJ_sCmThCJHonuXHW9ImM12a9ocqYKEQ9GtNz2eONMGOnD7xHubRc6aoBWD3EjSQJ6rfDF1mdk48LfsZQ9d_v-6RBpf7i8cp6p-_M234AMT5BoDkEaQKpk_9-/s2000/bebekler-ne-zaman-uyur.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Sağlıklı ve güzel bebek odası hazırlamanın püf noktaları" border="0" data-original-height="1333" data-original-width="2000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHZaBwpLoxcmjIdB68GbpDfJSPtzeXZpo_5xphkxhCjoqOIlhvrZMYlpLQBHnnzclsJ_sCmThCJHonuXHW9ImM12a9ocqYKEQ9GtNz2eONMGOnD7xHubRc6aoBWD3EjSQJ6rfDF1mdk48LfsZQ9d_v-6RBpf7i8cp6p-_M234AMT5BoDkEaQKpk_9-/s16000/bebekler-ne-zaman-uyur.webp" title="Sağlıklı ve güzel bebek odası hazırlamanın püf noktaları" /></a></div><span class="Apple-style-span" style="font-family: inherit;">Bebek odası hazırlanırken şirin olması kadar güvenli ve sağlıklı olmasına da dikkat edilmelidir. Özellikle; alerji olmaması için yerlere halı serilmemeli, prizlere ise kapak takılmalıdır.</span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><u><b>Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Tatar</b></u>; sağlıklı ve güzel bebek odası hazırlamanın püf noktalarını anlattı: </span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bebeğinize oda hazırlarken; odanın her yerini bordürler, örtüler, perdeler, araba, çiçek ya da ayıcık desenleri ile doldurmayın. Aksi takdirde bu; hem sizin, hem de minik bebeğiniz için çok yorucu olabilir!</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Odanın temasını oluşturan desenleri, ahenk oluşturacak şekilde tekrarlamaya özen gösterin.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bir bebek odası hazırlarken her adımda şu iki temel noktayı hatırlayın: Güvenlik ve rahatlık!</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Her şeyden önce kullanılan tüm malzemeler, sağlıklı ve özellikle temizlenmesi kolay olanlardan seçilmeli. Yer döşemesinde tahta, çok kir tuttuğu ve de temizliği zor olduğu için tercih edilmeyen bir döşeme türüdür.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Çok sık tercih edilen bir yöntem olan yere halı serilmesi de, bebek ve çocuklar için bazı sakıncalar doğurabilir. Çünkü halı; toz ve mikroorganizmaların yuvası haline dönüşerek, mikrobik ve alerjik sorunlara yol açabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Ayrıca halı ve halı türü malzemeler; odadaki nemi de emdiği için, alerjik bünyeli bebekler için nefes almayı güçleştirebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- İdeal olan; yıkanması veya silinmesi kolay (örneğin laminant, parke) döşeme türlerini kullanmaktır.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><b><span style="font-family: inherit;">Metal uykusunu kaçırır mı? </span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Yapılan araştırmalar; metal malzemelerin manyetik alan üreterek, insan organizmasını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Metal, bebeğin de kendisini yorgun hissetmesine ve buna bağlı olarak uyku düzensizliklerine neden olabiliyor. Bu nedenle, bebeğin odasında büyük metal mobilyalar bulundurulmamalı.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bebeğin odasındaki mobilyaların, ağaçtan yapılmış olması sağlıklı bir seçimdir. Fakat, toksik olmayan boyaların kullanıldığı mobilyaları tercih etmelisiniz.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Mobilyalarda sivri çıkıntılar olmamasına da özen gösterin.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Mobilyayı alırken, boyutlarının, büyüdüğünde bebeğe oyun alanı bırakacak şekilde olmasına dikkat edin. Ünlü bir mimarın şu sözünü unutmayın; ‘Az çoktur!’</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Yapılan araştırmaların ışığında; ideal bir bebek odasının 12-15 metrekare ve en az bir penceresi olması öneriliyor. İçeri güneş girmeyen ve hava değişimi olmayan odalar, bebeğin sağlığı için uygun değildir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Aynı zamanda odanın evin kuzey doğusunda veya kuzey batısında olması da öneriliyor. Böylece oda, günün en ferah saatlerinde (güneş doğarken ve batarken) güneş görebilir. Evin güney kısmında bulunan odalar; özellikle yaz aylarında, evin en sıcak bölümü olması nedeniyle, çocuk odası olarak pek tavsiye edilmiyor.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><b><span style="font-family: inherit;">Beyaz ışıklı avize olmalı</span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Odanın ışıklandırılmasına da çok dikkat edin; öncelikle hava alan ve güneş ışığı giren bir oda olmalı. Her ne kadar uygulaması zor olsa da; evdeki ışık kaynaklarının odanın tam ortasında bulunmaması ve ışığın tavan veya duvarlar vasıtasıyla yansımaması gerekir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Avizeden çıkan ışık çok kuvvetli olmamalı, avize ufak olmalı. Beyaz veya sarı ışık seçilmeli. Gece için de, az ışık veren gece lambaları tercih edilmeli.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><b><span style="font-family: inherit;">Pastel renkleri seçin</span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Günümüzde çoğu bebek odasında kullanılan pastel renkler, en ideal olanlarıdır. Mavi ve yeşil gibi soğuk renkler, sakinleştirici bir etkiye sahiptir, aynı zamanda sinekleri de uzak tutar.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Koyu renk boyalar, odayı küçük gösterir. Açık renkler ise odaya ferahlık verir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Kar beyaz renk, bebek odaları için tavsiye edilmiyor. Çünkü bu renk; odaya rahatlatıcı olmayan bir hava vermekle beraber, hastane odası gibi bir izlenim de bırakabiliyor.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bebeğin odasında fildişi ve buz rengi veya opak renkler rahatlıkla kullanılabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Kırmızı renk, oldukça dikkat çekicidir; sadece birkaç eşyada kullanarak odaya canlılık katabilirsiniz.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><b><span style="font-family: inherit;">Güvenlik önlemlerini atlamayın!</span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Evdeki tüm prizlere koruyucu kapak takılmalı. Çarpılabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Ev içinde döşeli tüm elektrik kabloları ve her türlü cihazın kabloları gizlenmeli veya bebeğin ulaşamayacağı şekilde tedbir alınmalı. Çarpılabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Tüm pencerelere parmaklık veya kilit takılmalı. Pencereden düşebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Radyatörlere koruyucu takılmalı. Kafasını çarpabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Dubleks evlerde katlar arasındaki merdivenin üstüne ve altına bire kapı takılmalı. Düşebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bebeğin üzerine tırmanabileceği eşyalar, kesinlikle pencere kenarından uzaklaştırılmalı. Pencereden düşebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Eğer evde cam kapılar varsa, kırılmaz kapılarla değiştirilmeli. Kırıp yaralanabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Mümkünse, kapılardaki, bebeğin kilitleyebileceği kapı kilitleri kaldırılmalı. Kendini bir yere kitleyebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Bebeğin karyolası, herhangi bir şeye ulaşamayacağı bir yere yerleştirilmeli.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Yatağı üzerinde; uyku süresi hariç, yastık veya yorgan bulundurulmamalı. Boğulabilir veya aşırı terleyebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Karyola kenarları, bebeğin ayağa kalktığında aşamayacağı yükseklikte olmalı. Düşebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Karyola çubuklarının arası çok fazla geniş olmamalı, bu çubukların arasından bebeğin kafası geçmemeli. Sıkışıp boğulabilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">- Karyola içinde; üzerine basamak gibi basıp yükselebileceği yastık, oyuncak vs. Malzeme bulundurulmamalı. Düşebilir.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><b><span style="font-family: inherit;">Oda için bir tema belirleyin</span></b></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">Çocuğunuzu sürece ortak edin. Kutu satın alırken şeklini ya da rengini seçmesine izin verin. Oyuncakları birlikte düzenleyin, düzene sahip çıkmasını teşvik edin. Hatta bir tema belirleyin; odada belli yerlerde ve oyuncak sepetinde bu temayı ya da karakteri kullanın.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div> <div><span style="font-family: inherit;">Oyuncak kutularının belki de en fonksiyonel olanı; depolama işlevini yerine getirmekle beraber; başka bir işe de yarayan, hatta odanın atmosferine katkıda bulunanlarıdır. Dolayısıyla tabure ve masa olup içi oyuncak depolayabilen ya da üstü oyun alanı, altı çekmece olan üniteler; hem kullanışlıdır, hem de çocuğunuzun ilgisini de çeker.</span></div> <div><span style="font-family: inherit;"> </span></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-82403756125024945732023-02-23T14:11:00.009+03:002023-02-23T14:20:11.844+03:00Doğal makyajın sırları<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCzyb3ysfDY7WjsbRvUACGIU19JVvQGUb39eNeSw81tJMleeuaLgwRSOj2FodvyzhOoafis93Qqc1BLBZZrvzqpitl5LrxyX0tNTP4VHEVLw-UjkxDV4Y5B_kRbhJ_wwBcelXEyQVlC0A/s1600/Do%25C4%259Fal+makyaj%25C4%25B1n+s%25C4%25B1rlar%25C4%25B1.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: black; font-family: inherit;"><img border="0" height="524" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCzyb3ysfDY7WjsbRvUACGIU19JVvQGUb39eNeSw81tJMleeuaLgwRSOj2FodvyzhOoafis93Qqc1BLBZZrvzqpitl5LrxyX0tNTP4VHEVLw-UjkxDV4Y5B_kRbhJ_wwBcelXEyQVlC0A/s640/Do%25C4%259Fal+makyaj%25C4%25B1n+s%25C4%25B1rlar%25C4%25B1.jpg" width="640" /></span></a><b><span style="font-family: inherit;">Her ne kadar erkekler her zaman tercihlerinin doğal olmaktan yana olduğunu söylese de yapılan araştırmalar bunun geçerli olmadığını ortaya çıkardı. </span></b></div><div><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div><span style="font-family: inherit;">Bu araştırmadan yola çıkan güzellik doğal makyaj ile güzel olmak için yapılabilecekleri araştırdı. İşte doğal makyajın sırları…</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Son zamanlarda yüzlerce erkeğe, karşılarındaki kadının makyajlı mı yoksa doğal mı olmasını tercih ettiklerini sorduk. Yüzde 82’si oylarını doğal görünümden yana kullandılar. Fakat onlara bir ünlünün biri doğal diğeri makyajlı iki fotoğrafını gösterdiğimizde, doğal görünümü seçen grubun yüzde 71’i makyajlı olan fotoğrafı beğendiklerini söyledi. Yoksa birilerinin kafası mı karışmış?</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Makyaj uzmanı Pati Dubroff, kadınlara göre doğal anlayışının bir parlatıcıdan daha fazlası olmadığını söylüyor. Fakat antropolog Helen Fisher’ın notlarına göre, kozmetik dünyasıyla ilgili en ufak bir fikri olmayan erkekler pürüzsüz bir cilt, ön plana çıkarılmış gözler ve dolgun dudakların (ki bu özellikler onlar için sağlıklı doğurganlığı simgeliyor) doğallık olduğuna inanıyor. Diğer bir deyişle erkekler, sizi yeterince sağlıklı gösterecek renklerle yapılan makyajı seviyorlar. Bu etkileri yakalamak için ipuçlarımıza göz atın.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Az miktarda fondöten</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
Hiçbir şey makyajınızı; doğal cildinizin rengini ve güzelliklerini kapatacak kadar yoğun bir fondötenden daha abartılı gösteremez. Fondöten, kapatıcı ve pudra uygulamasıyla pürüzsüz bir cilt elde etseniz bile, çil gibi karakteristik özellikleriniz (bu uygulamaların tümüne rağmen) gözlenebilir olmalı. Ünlülerin makyaj uzmanı Rachel Goodwin bunu nasıl başaracağınızı anlattı.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Bir makyaj süngerini ıslatıp sıkın. Suyun etkisiyle fondöteninizin daha ince sürülmesini ve daha düzgün yayılmasını sağlar.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Bir damla fondöteni elinizin üst kısmına sıkın ve süngeri dokundurun. Fondöten bulaştırdığınız süngeri yüzünüzün merkezinden dışına doğru uygulayın. Böylece kapatılmaya daha çok ihtiyaç duyulan mor halkaları fondötenin henüz süngerdeki etkisi azalmamışken kapatmış olacaksınız. Bu uygulama sonrasında ise yüz ve boyun bölgenizde kesinlikle renk farkı olmayacak.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Ardından parmaklarınızı hafifçe (nemlendirici sürer gibi) yüzünüzde gezdirin. Parmaklarınızın ısısı, fondötenin iyice cilt yüzeyine oturmasını sağlayacak ve fazlasını alarak abartılı görünümü ortadan kaldıracak.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Tüm sivilceleri kapatıcı ile gizleme zamanı. Uygulamayı kapatıcı fırçasıyla yapmak, ürünün tüm boşluklara rahatça girmesini sağlayacak. Böylece kat kat makyaj uygulamanız da gerekmeyecek.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Son olarak T bölgesine pudra sürün. Böylece elmacık kemiklerinizde ışıltıyı koruyarak T bölgesindeki rahatsız edici parlaklıktan kurtulabilirsiniz.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Gözleri ön plana çıkarın</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Kirpiklerinizi kıvırmadan göz makyajınıza başlamayın. Çoğu kadının kirpikleri uzun olsa da dümdüz ya da yeterince kıvrık olamayabilir. Kirpikleri kıvırmak onların uzun olduklarını daha da ortaya çıkaracak. Makyaj uzmanı Napoleon Perdis, plastik kirpik kıvırıcılardan ziyade, eski usül metal olanları tercih etmenizi öneriyor. Kirpik dibinde sabitleyip, 90 derecelik bir açıyla kıvırın ve herkesin kirpiklerinizin kıvrımının doğal olduğunu düşüneceğine emin olun.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Ardından kirpik diplerinizi eğer açık tenliyseniz kahverengi, esmerseniz siyah bir göz kalemiyle belirginleştirin. Uygulamayı yalnızca üst kirpik diplerinizle sınırlandırın ve göz kaleminin arkasındaki sünger ile göz kalemini dağıtın.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Son olarak kirpiklerinizi uzun gösterecek bir maskara sürün. Ürünü mutlaka iki kat uygulamalısınız. Çünkü maskaranın ilk katı kirpiklerinizi uzatır, ikinci katı ise dolgunlaştırır. Tek yapmanız gereken ikinci katı uygulamadan önce ilk katın kuruduğundan emin olmak. Tabii rimelinizin topaklanmış görünmesini istemiyorsanız…</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: inherit;">Öpülesi dudaklar </span></b></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Parmağınızla dudak balmı uygulayarak dudaklarınızı hazırlayın. Balm, çatlakların arasına girecek ve dudaklarınızı nemlendirecek. 30 saniye boyunca yapacağınız dairesel masaj (ki bu bir sonraki adım için çok önemlidir) kan dolaşımını hızlandıracak.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Şimdi dudaklarınızın rengine uyan ruju bulma zamanı. Bir önceki adımda kan dolaşımını hızlandıran masaj, dudak renginizin bir, hatta iki ton daha koyu görünmesini sağlayacak.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Şimdi ruju dudaklarınıza yalnızca dokundurun (sürmek daha fazla renk vermesine neden olur). Böylelikle hafif bir renk elde etmiş olacaksınız ki bu daha makyajınızın daha inandırıcı olmasını sağlayacak. Ardından bir peçeteyi dudaklarınıza bastırarak rujun fazlasını alın.</span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div><span style="font-family: inherit;">
- Son adımda, hafif bir ışıltı için renksiz parlatıcı sürün. Dudaklarınızın ortasına daha yoğun uygulayarak ışığı yansıtmasını sağlayarak onları daha dolgun gösterebilirsiniz.<br /></span>
<br /></div>
<div>
</div>
VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-22750282688545180882022-12-08T22:48:00.008+03:002022-12-08T22:48:52.712+03:00Bu yöntemler kadınlarda ağrı ve kaygıları sona erdiriyor<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmDBAjrmxojXctnnYyb3PHRmJg7F-Uz-LKZqmtbcy3ID11l-UTs0RGembRNRVFPdNEjupIISXK0PYJN9gvbG8zq6NTbZFyGNs98usI2V6aAgPtjgLHczMMXHDkcQdzUNoC9I92p3EOIcfA/s1600/Bu+y%25C3%25B6ntemler+kad%25C4%25B1nlarda+a%25C4%259Fr%25C4%25B1+ve+kayg%25C4%25B1lar%25C4%25B1+sona+erdiriyor.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmDBAjrmxojXctnnYyb3PHRmJg7F-Uz-LKZqmtbcy3ID11l-UTs0RGembRNRVFPdNEjupIISXK0PYJN9gvbG8zq6NTbZFyGNs98usI2V6aAgPtjgLHczMMXHDkcQdzUNoC9I92p3EOIcfA/s1600/Bu+y%25C3%25B6ntemler+kad%25C4%25B1nlarda+a%25C4%259Fr%25C4%25B1+ve+kayg%25C4%25B1lar%25C4%25B1+sona+erdiriyor.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Karındaki şişlikler, ağrı ya da düzensiz adet kanamaları ile belirti verebilen bazı jinekolojik hastalıklar, kadınların günlük yaşamda zor anlar yaşamasına neden oluyor. </b><br /> <br /> Bu dönemde şikayetleri önemseyip vakit kaybetmeden doktora başvurmak önem taşıyor. Erken teşhis edilen bu rahatsızlıklar, günümüzde laparoskopik yani kapalı cerrahi yöntemlerle başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nden Op. Dr. Hüseyin Mutlu, jinekolojik hastalıklarda endoskopik operasyonlar hakkında bilgi verdi.<br /> <br /> <b>Kısa sürede iyileşme sağlanıyor</b><br /> <br /> Laporoskopik işlemlerin başarısı için doktorun tecrübesi çok önemlidir. Kapalı operasyonların en önemli avantajı, işlem sırasında cerraha daha geniş bir görme ortamı sağlamasıdır. Bu avantaja sahip olan hekim, daha ince aletler ile dokularda herhangi bir travma yaratmadan işlemini gerçekleştirebilir. Bu da hastada daha az kan kaybı, daha az ağrı ve ilaç kullanımını maksimum seviyeye indirir. Laporoskopik operasyonlar, hastaların daha erken ayağa kalkarak aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilmesini sağlıyor. Her hastaya laparoskopi uygulanmayabilir. Daha önceden karnından tekrarlayan operasyonlar geçirmiş, batın içinde yaygın bağırsak yapışıklıkları olan ve bağırsak operasyonları geçirmiş hastalarda, büyük kitlelerde açık operasyonlar tercih edilir.<br /> <br /> <h3> Laparoskopik yöntemler;</h3> -Rahim ve yumurtalıkların alınması<br /> <br /> -Miyomların çıkarılması<br /> <br /> -Yumurtalık kistlerinin çıkarılması<br /> <br /> -Dış gebelik operasyonları<br /> <br /> -Karın içindeki organ yapışıklıklarının giderilmesi<br /> <br /> -Tüplere bağlı kısırlık problemlerinde tüplerin açılması<br /> <br /> -Tüplerin bağlanması veya kapatılması<br /> <br /> -Sebebi belli olmayan karın içi kanamaların tanı ve tedavisi<br /> <br /> -İdrar kaçırma operasyonları<br /> <br /> -Genital organların sarkmasının tamir edilmesi<br /> <br /> -Endometriozis ( çikolata kisti) hastalığının cerrahi tedavisi<br /> <br /> -Polikistik over sendromunun cerrahi tedavisi için güvenle kullanılmaktadır.<br /> <br /> <b>Aynı anda tanı ve tedavi</b><br /> <br /> Histeroskopi, rahim odacığının basınçlı sıvıyla genişletilerek video kamera ile incelenmesi ve saptanan problemlerin giderilmesi için kullanılan kapalı operasyon yöntemidir. Histeroskopi tanısal amaçla kullanılabildiği gibi, operasyon için yani operatif histeroskopi olarak sıklıkla uygulanır. Rahim odacığındaki her problem operatif histeroskopi ile tedavi edebilir. Teknik olarak rahim kanalı ortalama 9 mm kadar genişletildikten sonra büyük moleküllü sıvı basınçlı olarak verilerek rahim odacığı genişletilerek saptanan problemlerin tedavisi yapılır<br /> <br /> <h3> Histeroskopi ile yapılan cerrahi işlemler:</h3> -Rahim içindeki poliplerin alınması<br /> <br /> -Rahim içi yapışıklıkların açılması<br /> <br /> -Rahim içine kaçmış spirallerin çıkarılması<br /> <br /> -Aşırı kanamalara neden olan miyomların çıkarılması<br /> <br /> -Rahim zarının tahrip edilmesi ile aşırı kanamaların tedavisi<br /> <br /> -Doğuştan rahimde meydana gelmiş, kısırlık ve tekrarlayan düşüklere neden olan rahim şekil bozuklukları<br /> <br /> <b>İşlem yapıldığı gün taburcu olabilirsiniz</b><br /> <br /> Histeroskopi operasyonunda süre çok önemlidir. Operasyon süresi uzadıkça hasta sıvı yüklenmesi ve bu durumun meydana getirdiği riskler ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle en kısa sürede operasyonun gerçekleştirilmesi ve verilen ile çıkan sıvının titiz kontrolü önemlidir. Operasyon sonrası hasta aynı gün taburcu edilebilir. Kapalı operasyonlarda cerrahi geçiren hastaların en önemli avantajı günlük hayatlarına daha az ağrı ve yara ile dönmeleridir. Güncel sağlık teknolojilerinin kullanıldığı bu cihazlar ile gerçekleştirilen operasyonlar sayesinde, hastaların ailelerinden, mesleklerinden fazla uzaklaşmadan kısa sürede günlük rutin hayatlarına dönebilmesidir.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-55902504540501061572022-12-04T22:03:00.002+03:002022-12-04T22:03:17.387+03:00Kullandığımız kremler gerçekten işe yarıyor mu?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMm9dqgc0REdZYDljnurJiFYaFVCuSNxzC9zUQ7Cr6tnJzUqFFFqh14DJSEyohaqdVMPVLqSJ43pmMmppOQ3rri3d67FjIskKBAmihkmR_LoO0EYE3c02zDqM_g3NffpYvsPxjFz5Ms4k5/s1600/Kulland%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1m%25C4%25B1z+mucize+kremler+ger%25C3%25A7ekten+i%25C5%259Fe+yar%25C4%25B1yor+mu.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMm9dqgc0REdZYDljnurJiFYaFVCuSNxzC9zUQ7Cr6tnJzUqFFFqh14DJSEyohaqdVMPVLqSJ43pmMmppOQ3rri3d67FjIskKBAmihkmR_LoO0EYE3c02zDqM_g3NffpYvsPxjFz5Ms4k5/s1600/Kulland%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1m%25C4%25B1z+mucize+kremler+ger%25C3%25A7ekten+i%25C5%259Fe+yar%25C4%25B1yor+mu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>"Botoks etkili krem", "kırışıklıkları yok eden serum" ve diğerleri… Kullandığımız cilt bakım kremlerimiz, yağlarımız, losyonlarımız ve şampuanlarımızın hepsi gerçekten işe yarıyor mu?</b><br /> <br /> Cilt bakım ürünlerinin faydalı ve gerekli olduğunu ancak sorunların bu ürünlerin tanımlanması sırasında ortaya çıktığını belirten Klinik Aromaterapist Leyla Çakır bu konuda önemli bilgiler verdi:<br /> <br /> <b>KOZMETİK BİR ÜRÜNDEN TIBBİ FAYDA BEKLEMELİ MİYİZ?</b><br /> <br /> "Bu sorunun cevabı 'hayır' olmalı. Kozmetik ürünlerden tıbbi fayda beklersek o ürüne artık kozmetik değil 'ilaç' diyebiliriz. Kozmetik bir ürünün ilaç gibi pazarlanması veya bir hastalığı tedavi iddiasında bulunması hem sakıncalıdır hem de yasal değildir.<br /> <br /> Aromaterapinin en önemli uygulama yöntemlerinden biri de cilt üzerinden losyon, krem ya da taşıyıcı yağ formunda, çeşitli teknikler ile yapılan uygulamalardır. Uygulama yapılmadan önce uzman aromaterapist tarafından detaylı bir analiz yapılır ve bireylerin endişelerine göre kişiye özel formüller hazırlanır. Bu formülleri oluşturmadaki amaç kozmetik açıdan fayda sağlamak ve aynı zamanda psikolojik yönden bireyleri iyi hissetmeye teşvik etmektir.<br /> <br /> Çeşitli cilt rahatsızlıklarında da tıbbi ve aromatik bitkiler ile hazırlanmış formüller, bazı uzmanlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Merhem formunda hazırlanan bu ürünler ile yapılan uygulamalarda birkaç çok iyi sonuç gördüm ancak çoğunlukla hiç işe yaramayanları da gözlemledim… Burada önemli olan husus her insanın cildinin ve ihtiyaçlarının kendine has farklılıklar taşımasıdır. Ürünü hazırlayan veya tavsiye eden kişinin bilgi ve uzmanlığı ve tabi ki tatbik edilen ürünlerin gerekli standartları taşıyor olması şarttır. Fakat Türkiye'de maalesef gerekli standartları karşılayan ürünler bulmak hiç kolay değil. Genellikle kozmetik amaç ile üretilmiş bitkisel ürünler, tedavi edici oldukları iddiası ile pazarlanıyor. Ben bu durumu son derece sakıncalı buluyorum.<br /> <br /> <b>MUCİZE BEKLİYORSAK…</b><br /> <br /> Peki estetik kaygılar ile kullandığımız ve mucize beklediğimiz ürünlerde durum nasıl?<br /> <br /> Evde kullanıma uygun, yasal mevzuata göre hazırlanmış cilt bakım ürünlerimiz sadece epidermise (derinin en dış tabakasına) etki ederek; nemlendirme, arındırma vb. etkileri gösterirler. Kozmetik raflarından seçip aldığımız, evde kullanıma uygun ve topikal olarak uygulanan cilt bakım ürünlerinin, cildin daha alt katmanlarına ulaşması enfeksiyon gibi birtakım sağlık risklerine sebebiyet verebileceğinden, üreticiler bu ürünlerin formüllerini kozmetik ürün mevzuatında belirtilen kurallara göre planlanmak zorundadırlar. Bu, kozmetik ürün güvenliği açısından gereklidir.<br /> <br /> Mucize etkiler bekliyorsak kişiye özel cilt bakımları, medikal estetik gibi daha profesyonel uygulamalara başvurmak daha etkili olacaktır. Bir uzman kontrolünde, cilt analizine göre önerilen cilt bakım ürünleri ana terapiyi tamamlayıcı nitelikte çok iyi sonuçlar vermektedir. Özellikle kişiye özel ve bilimsel analize dayalı kozmetik ürünler yüz güldürmektedir.<br /> <br /> <b>CİLT BAKIM RUTİNİMİZ NASIL OLMALI?</b><br /> <br /> Bir diğer önemli konu; doğru ürün seçimi ve seçilen ürünün doğru kullanılmasıdır.<br /><br /> <ul> <li>Öncelikle abartılı iddiaları olan ürünlerden kaçının.</li> <li>Mucize formül arayışı ile paranızı boşa harcamayın.</li> <li>Kendi cilt tipinize ve ihtiyaçlarınıza uygun ürünleri kullanın.</li> <li>Kozmetik ürün kullanmadan önce detaylı cilt analizi yaptırmanız faydalı olacaktır.</li> <li>Düzenli kullanım iyi neticeler almak için oldukça önemlidir.</li> <li>Cilt bakımındaki en önemli basamak temizliktir. Cildinizin çok iyi temizlendiğinden emin olun.</li> <li>pH 5.5 temizlik ürünleri kullanın ve mutlaka temizlik rutininize yağları ekleyin.</li> <li>Cilt tipinize göre mutlaka haftada bir kez ölü derilerden arınma işlemi olan 'ekfoliasyon' adımını atlamayın. Işıltılı bir cilt için hayati önem taşımaktadır.</li> <li>Gece ve gündüz cildinizi çok iyi nemlendirin ve gündüz güneş koruyucusu kullanın.</li> <li>Nemlendirici kullanmadan kesinlikle fondöten ya da pudra kullanmayın.</li> <li>Kokusunu sevmediğiniz veya kokusu sizi rahatsız eden hiçbir ürünü, içeriği ne olursa olsun kullanmayın.</li></ul> <br /> <b>DOKTORUNUZA DANIŞIN</b><br /> <br /> Doğal ve bitkisel kürlerin kullanımı uzmanlık gerektirmektedir. Önerilerde bulunan kişilerin eğitimini mutlaka sorgulayınız. Cildinizde medikal bir sorun varsa, ilk olarak bir hekime danışınız."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-56085424915445218942022-12-04T22:01:00.005+03:002022-12-04T22:01:26.058+03:00Bebekler için ‘süper besin’ prebiyotik hangi yiyeceklerde var?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQlW5GStDc9Mppbq12qcyA291JLJwv3cFhCEszXsYaEq8DvbwcbukaL6RFKfU4GP6EQ4HftXcsrdm9RR22GgiWnQVT8OBHov7HtTHB7-KPjOHme114mC1ijk0i9bDt40c_vJi62w5VmKxR/s1600/Bebekler+i%25C3%25A7in+%25E2%2580%2598s%25C3%25BCper+besin%25E2%2580%2599+prebiyotik+hangi+yiyeceklerde+var.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQlW5GStDc9Mppbq12qcyA291JLJwv3cFhCEszXsYaEq8DvbwcbukaL6RFKfU4GP6EQ4HftXcsrdm9RR22GgiWnQVT8OBHov7HtTHB7-KPjOHme114mC1ijk0i9bDt40c_vJi62w5VmKxR/s1600/Bebekler+i%25C3%25A7in+%25E2%2580%2598s%25C3%25BCper+besin%25E2%2580%2599+prebiyotik+hangi+yiyeceklerde+var.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Ek gıdaya geçiş döneminde ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri bebeğin yeteri kadar prebiyotik alıp almadığı… </b><br /> <br /> Çünkü prebiyotikler vücutta bağışıklık fonksiyonlarını geliştiriyor, hastalıklara karşı direnci artırıyor; sindirim sistemine de iyi geliyor. Ayrıca ek gıdayla alınan prebiyotikler, en güçlü prebiyotik kaynağı olan anne sütünün fonksiyonlarını da destekliyor. Peki, bu 'süper besin'i en çok hangi besinlerde bulabilirsiniz?<br /> <br /> <b>Ailelerin kurtarıcısı yoğurt</b><br /> <br /> Prebiyotik ve probiyotik açısından zengin besinlerin başında yoğurt geliyor. Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden biri olan yoğurt, aynı zamanda da en kolay ulaşılabilen zengin prebiyotik kaynaklarından. Kalsiyum, protein, B12 ve B6 vitaminleri açısından zenginliğiyle de bebek gelişimini, bağışıklığın güçlenmesini ve sindirim sisteminin düzenlenmesini sağlıyor. Peki, yoğurdu prebiyotik açısından hangi besinlerle daha da zenginleştirebiliriz?<br /> <br /> <b>Mineral deposu muz</b><br /> <br /> Yoğurt karışımlarının gözdesi, aynı zamanda gerçek bir prebiyotik kaynağı… Özellikle tam olgunlaşmamış muzlarda çok daha fazla görülüyor. Potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, kükürt, demir ve bakır gibi mineraller açısından oldukça zengin olan muz, aynı zamanda bebeklerin en hızlı alıştığı ve iştahla yediği besinlerin başında geliyor.<br /> <br /> <b>Mucize meyve çilek</b><br /> <br /> B, C ve K vitamini açısından zengin çilek aynı zamanda bir prebiyotik deposu. Sindirim ve bağışıklık sistemini güçlendiren, bebekler üzerinde sakinleştirici etkisi de saptanan çileği sekizinci aydan itibaren yoğurtlu tüm karışımlarınıza ilave edebilirsiniz.<br /> <br /> <b>Elmanın suyunu değil püresini tercih edin</b><br /> <br /> Yoğurtlu karışımların vazgeçilmez öğelerinden biri de elma… Elma da diğer tüm prebiyotikler gibi bebeğinizin bağışıklığını düzenliyor, sindirim sistemine iyi geliyor. Elmayı bu kadar güçlü bir prebiyotik besin haline getirenin 'lif'leri olduğunu, dolayısıyla suyu yerine püresinin tercih edilmesini gerektiğini de hatırlatalım.<br /> <br /> <b>Başka hangi besinlerde var?</b><br /> <br /> Eğer bebeğiniz iyi bir prebiyotik karışımı elde etmek istiyorsanız elbette tek çözüm yoğurtlu meyve karışımları değil. Sebzelerden kereviz, kurubaklagillerden bezelye ve mercimek, tam tahıllardan yulaf ve arpa da ayrı ayrı prebiyotik depoları…<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-1447900469230262332022-11-27T21:56:00.007+03:002022-11-27T21:57:07.868+03:00'Çocuk isteyen egzersiz yapsın ve aç kalsın'<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLml0ydLtMeSoc_m6iRSy99Dt_8URXlOscr_6XG6yE7Wqyc5e9d1rPpvb7pWe4925ZsL7VkoNsvVstJPjzS5p7iu2Yw4r7Z060HObpV47gjXQ4W_6h13YwlLckK64ZJBtwj8rkwlNHYKmw/s1600/%25E2%2580%259C%25C3%2587ocuk+isteyen+egzersiz+yaps%25C4%25B1n+ve+a%25C3%25A7+kals%25C4%25B1n%25E2%2580%259D.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLml0ydLtMeSoc_m6iRSy99Dt_8URXlOscr_6XG6yE7Wqyc5e9d1rPpvb7pWe4925ZsL7VkoNsvVstJPjzS5p7iu2Yw4r7Z060HObpV47gjXQ4W_6h13YwlLckK64ZJBtwj8rkwlNHYKmw/s1600/%25E2%2580%259C%25C3%2587ocuk+isteyen+egzersiz+yaps%25C4%25B1n+ve+a%25C3%25A7+kals%25C4%25B1n%25E2%2580%259D.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Erkeklerde sperm sayıları sağlıksız beslenme, sigara kullanımı ve kronik stres gibi faktörlere bağlı olarak her geçen yıl azalıyor. </b><br /> <br /> Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre yetişkin bir erkeğin çocuk sahibi olabilmesi için sperm analizinde mililitrede en az 60 milyon sperm hücresi olması gerekiyor. Oysa artık bu rakam 15 milyonlara düşmüş durumda. Buna paralel olarak tüp bebek tedavileri de giderek gelişiyor, başarı oranları ise giderek artıyor. Ancak yaşam ve beslenme tarzı da çok önemli.<br /> <br /> Özellikle yüksek yoğunluklu egzersizlerin erkeğe bağlı kısırlık tedavisini olumlu yönde etkilediğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Tüp Bebek Laboratuvarı Sorumlusu, Embriyoloji Uzmanı Dr. Murat Başar, "Kısırlık tedavisi gören erkekler üzerinde yapılan araştırmalara göre haftada 3 kez crossfit yapmak üremeyi olumlu etkiliyor. Ayrıca belirli periyotlarla aç kalmak da çocuk sahibi olmayı kolaylaştırıyor" dedi.<br /> <br /> Kısırlık tedavisi gören 443 erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre erkeklerin 2 gruba ayrılarak (218'i egzersiz yapan ve 215'i egzersiz yapmayan) 7 gün, 30 gün, 12 hafta ve 24 haftalık periyotlarda seminal sıvıda inflamasyon ve oksidatif stres, semen parametreleri, sperm DNA fragmentasyonu ve hamilelik oranları yönünden incelendiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Tüp Bebek Laboratuvarı Sorumlusu, Embriyoloji Uzmanı Dr. Murat Başar, "Crossfit tarzı egzersiz yapan grupta yapmayan gruba göre seminal sıvıda inflamatuar ve oksidatif stres belirleyicileri anlamlı şekilde düşük bulunmuş, gebelik oranlarında artış olduğu görülmüş" açıklamasında bulundu.<br /> <br /> <b>Aç kalmak üremeyi olumlu etkiliyor</b><br /> <br /> Yüksek yoğunluklu bir egzersiz programının, erkek faktörü kısırlık tedavisine yardımcı bir yaşam tarzı yaklaşımı olarak önerilebileceğini vurgulayan Dr. Murat Başar, "Egzersizin yanı sıra beslenmeden de mümkün olduğunca işlenmiş gıdalar çıkarılarak doğal ürünler tüketilmeli ve sigaradan uzak kalınmalı" önerisinde bulundu. Egzersizlerin yanı sıra belirli süre aralıklarında aç kalmanın da üremeyi olumlu yönde etkilediğine ilişkin araştırmaların yapıldığını söyleyen Dr. Murat Başar, "Belirli periyotlarda erkekler için 16-18, kadınlar için 12-14 saat aç kalmak üremeyi olumlu yönde etkiliyor. Fareler üzerinde yaptığımız bir çalışmada aralıklı oruç uygulamanın farelerin sperm hücreleri üzerinde yaşlanmayı hızlandıran genlerin baskılandığını gördük" şeklinde konuştu.<br /> <br /> <h2 style="text-align: left;"><b>Sağlıklı sperm için 8 öneri</b></h2> <br /> Ayrıca beslenmeye eklenecek bazı takviyelerin üreme sağlığını ve dolayısıyla sperm hareketliliğini ve kalitesini olumlu olarak etkilediğini aktaran Embriyoloji Uzmanı Dr. Murat Başar, sağlıklı sperm için ipuçları verdi.<br /> <br /> <b>Aminoasitler:</b> Sperm hareketliliğini ve işlevselliği için çok önemli (karnitin, arginin vb.).</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>Çinko</b>: Erkek üreme sisteminin normal işlev görebilmesi için gerekli olan eser bir elementtir. Vücudumuzda birçok mekanizma çinkoya ihtiyaç duyar. Çinko eksikliği azalmış erkeklik hormonu (testosteron) seviyesi ve azalmış sperm sayısıyla ilişkilidir.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>Antioksidanlar:</b> Spermler, oksidatif hasara çok duyarlıdır. Bu zararı önlemek için antioksidanlar çok önemli bir rol oynar.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>C vitamini: </b>Spermlerin içinde bulunduğu seminal plazmadaki C vitamini seviyesi diyetle ne kadar alındığı ile doğrudan ilişkilidir ve düşük seviyelerde spermin genetik materyalinin hasar görmesi olasılığı artar.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>E vitamini</b>: Çok iyi bilinen bir antioksidandır ve hücreleri serbest radikal hasarlarından korur. Yapılan bir çalışmaya göre E vitamini alan erkeklerde sperm işlevi korunarak yumurta dölleme oranı da artar.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>Glutatyon/Selenyum:</b> Glutatyon sperm antioksidan savunması için hayatidir ve sperm hareketliliğine olumlu etkileri olduğu birçok çalışma ile gösteriliyor.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>Koenzim Q-10</b>: Koenzim Q-10 sperm de enerji üretiminin olduğu orta bölümde yoğun bir şekilde bulunur. Aynı zamanda antioksidandır. Sperm hareketliliğini arttırdığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.</div><div class="gmail_quote"><br /> <b>B12 vitamini:</b> B12 vitamin eksikliği erkekte sperm sayı ve hareketliliğinin azlığı ile karakterizedir. İnfertilite problemi olan erkek hastalara B12 vitamini takviyesi yapıldığında sperm sayı ve konsantrasyonunda artış olduğu gözlenmiştir.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-83576985391470619582022-11-16T14:10:00.001+03:002022-11-16T14:10:14.595+03:00Mutfakta uyulması gereken hijyen kuralları nelerdir<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family:arial,helvetica,sans-serif"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5eC3uVyFb05eARoBHOWnj55xJQAy940dHkRBfZRmvpRF2Vbw7Uiuu3CTdN0CsUsgnZLLKgqCZ2Q3I0EtHQvN8kouwPPqXEHm5NUeEXsZ9FgskbexAd9zP5upm1A-BUsGOdkdwL4NYIN2J/s1600/Mutfakta+uyulmas%25C4%25B1+gereken+hijyen+kurallar%25C4%25B1+nelerdir.jpg" target="_blank" style="font-family:Arial,Helvetica,sans-serif;clear:left;margin-bottom:1em;margin-right:1em;display:inline!important"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5eC3uVyFb05eARoBHOWnj55xJQAy940dHkRBfZRmvpRF2Vbw7Uiuu3CTdN0CsUsgnZLLKgqCZ2Q3I0EtHQvN8kouwPPqXEHm5NUeEXsZ9FgskbexAd9zP5upm1A-BUsGOdkdwL4NYIN2J/s1600/Mutfakta+uyulmas%25C4%25B1+gereken+hijyen+kurallar%25C4%25B1+nelerdir.jpg"></a><br></div><div class="gmail_quote"><b><br></b></div><div class="gmail_quote"><b>Koronavirüs günlerinde gıda güvenliği…</b><br> <br> Mutfaklarda hijyen standardını sağlamak her dönemin konusu olsa da, koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu günlerde ayrı bir önem kazandı. ISS Mükemmellik Merkezi, virüsten korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra mutfaklardaki hijyen uygulamalarına da tam uyulması gerektiğine dikkat çekiyor.<br> <br> Dünyada hızla yayılmaya devam eden koronavirüs (Covid-19) küresel anlamda bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bilim adamları, yeni koronavirüse karşı bir aşı ve tedavi şu ana kadar bulamamış olsalar da, çalışmalar hız kesmeden sürüyor. Tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi, koronavirüse karşı alacağımız önlemlerin en başında yine bağışıklık sistemini güçlü kılmak geliyor. Bağışıklık sistemini güçlendirici gıdalar ile dengeli beslenme büyük önem taşırken, mutfaklardaki hijyen kurallarını eksiksiz uygulamak da yine virüse karşı koruyucu tedbirleri oluşturuyor.<br> <br> <h3> Alışverişte maksimum dikkat!</h3> Tüketicilerin güvenilir noktalardan paketli, sağlıklı içeriğe sahip, taze görünümlü ve etiket bilgileri okunabilir ürünleri satın alması özellikle öneriliyor. Bunun yanı sıra mutfaklarda kullanılan ekipmanların genel temizliği ve hijyeni de çok daha önemli hale gelmiş durumda... Alışveriş poşetlerinin ve paketlerin yemek hazırlığı yapılan tezgahlara ve masalara doğrudan konulmaması, temas ettiğindeyse dezenfekte edilmesi önem taşıyor. Alınan ürünler uygun yapıya sahip ise yıkanabiliyor, değilse ambalajları silindikten sonra buzdolabına yerleştirilebiliyor. Yemek hazırlığında kullanılan kesme tahtaları, bıçak gibi ekipmanların ise kullanıldıktan sonra çok fazla bekletilmemesi, kaba kirinin alınması ve bulaşık makinesinde yıkanması gerekiyor.<br> <br> Bununla birlikte yeni tip koronavirüsün gıda kaynaklı bulaşıcılığıyla ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte, yemek hazırlığı yapan kişilerin başta el temizliği olmak üzere kişisel hijyenlerine en üst düzeyde özen göstermeleri şart. Herhangi bir rahatsızlık belirtisi hisseden kişinin yemek hazırlığı yapmaması veya eldiven ve maske ile yapması tavsiye ediliyor.<br> <br> <h3> Yıkama suyuna sirke ve limon takviyesi</h3> Ayrıca bu dönemde sebze ve meyvelerin yıkama suyuna asetik asit içerikli sirke veya limon suyu eklenmesi, bununla birlikte gıdaların yeterli süre ve sıcaklıkta pişirilmesi hayati derecede önemli. İçinde bulunduğumuz süreç içerisinde az pişmiş ürün gruplarının tercih edilmemesi gerekiyor. Buna karşın tüm yaş grupları için bol sıvı alınması, taze sebze-meyve tüketiminin artırılması ve dengeli beslenme öneriliyor. Kırmızı renkli meyveler ve sebzeler, turşu ürünleri ve yoğurt gibi probiyotik ürünler de bağışıklığa pozitif etki eden besinler arasında yer alıyor. <br> <br> Bir başka konu ise bulaşık makinelerinin basket, yıkama ve durulama kollarının temizliğinin sürekli kontrol edilmesi... Bulaşık makinelerinin uygun sıcaklıkta (minimum 50 derece) ve sürede çalıştırılması kullanılan ekipmanların temizliğini tam anlamıyla sağlamaya yardımcı oluyor. <br><br></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-51064025893533035312022-11-16T14:07:00.000+03:002022-11-16T14:07:40.219+03:00Bitget, FTX'in çöküşünden sonra kullanıcılara güvence vermek için Koruma Fonunu 300 milyon dolara yükseltti<p><img alt="Bitget, FTX'in çöküşünden sonra kullanıcılara güvence vermek için Koruma Fonunu 300 milyon dolara yükseltti" src="https://media.boomads.com/images/offer/bitget-koruma-f-20221611055851763.png" style="width: 100%;" /></p>
<p>Lider global kripto para borsası Bitget, kripto kullanıcılarına daha iyi koruma ve daha fazla güvence sağlamak için Koruma Fonunu 300 Milyon USD'ye çıkaracağını duyurdu. Bu, Bitget'in, FTX'in çöküşünden ve kullanıcıları büyük kayıplarla bırakmasından sonra kripto piyasasının güvenini oluşturmaya yönelik büyük çabalarının bir parçası. Girişimler, FTX kullanıcılarını desteklemek için 5 milyon USD'lik Builders Fund ve hazırlık aşamasında olan ve 30 gün içinde piyasaya sürülecek olan Merkle Ağacı Rezerv Kanıtı'nı paylaşma planıyla birlikte geliyor.</p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p>Bitget'in Koruma Fonu, kullanıcının kripto varlıklarını korumak amacıyla bu yıl Temmuz ayında başlatıldı. 6000 BTC ve 80 milyon USDT'den oluşan 200 milyon USD değerinde bir fonla kuruldu. Fon tamamen kendi kendini finanse eder ve dış bürokrasi veya politika değişiklikleri olmaksızın kullanıcıların varlıklarını verimli bir şekilde kapsamak için daha fazla esneklik ve takdir yetkisi sağlar.</p>
<p>Artan 300 milyon USD koruma fonu, BTC, USDT ve USDC gibi yüksek likiditeye sahip popüler kripto para birimlerinden oluşacak. Borsa, fonun değerini önümüzdeki üç yıl boyunca geri çekilmeden güvence altına almayı taahhüt etti. BTC'nin fiyatı düştükçe fon değeri düşerse, Bitget, bakiyenin her zaman 300 milyon USD'den az olmamasını sağlamak için pozisyonu karşılamaya devam edecektir. Şeffaflığı sağlamak için fonla ilgili tüm bilgiler halka açıktır ve kullanıcılar cüzdan adreslerini buradan görebilir.</p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p><strong>Bitget'in Yöneticisi Gracy Chen</strong>, "Bitget Koruma Fonu için genişletme, Bitget'in bir bütün olarak kripto alanında güveni artırmaya yardımcı olan başka bir hareketidir. Acil durum rezervi olarak ve ek sermaye ile çalışan fon, özellikle kripto alanındaki aşırı ve öngörülemeyen durumlarda kullanıcılar için birinci sınıf güvenlik ve koruma sunabilecektir. Koruma fonları gibi risk yönetimi politikalarının, önde gelen ve güvenilir borsalar için norm haline geleceğine inanıyoruz."</p>
<p>"Bitget, kullanıcılarımız için yeterli koruma ile platformun güvenli ve istikrarlı olmasını sağlamak için kaliteli çabalar üzerinde çalışmak için çabalıyor. Herkes için güvenilir ve şeffaf bir kripto ekosistemi oluşturma girişimlerine odaklanmaya devam edeceğiz."</p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p><strong>Bitget Hakkında</strong></p>
<p>2018 yılında kurulan Bitget, temel özellikleri olarak yenilikçi ürünler ve sosyal işlem hizmetleri ile dünyanın lider kripto para borsasıdır ve şu anda dünya çapında 100'den fazla ülkede 8 milyondan fazla kullanıcıya hizmet vermektedir.</p>
<p>Borsa, kullanıcılara tek noktadan ve güvenli işlem çözümleri sağlamayı taahhüt ediyor ve Arjantinli efsanevi futbolcu Lionel Messi, İtalyan lider futbol takımı Juventus, PGL Major'ın resmi espor kripto partneri ve lider espor organizasyonu Team Spirit dahil olmak üzere güvenilir partnerle işbirlikleri yaparak kripto kullanımını artırmayı hedefliyor.</p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=b2aee74a11da4cf8a27bd22088b8e84d&offerid=2018" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "b2aee74a11da4cf8a27bd22088b8e84d";
boomads_offer_id ="2018";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-45406886175120974012022-09-30T21:35:00.012+03:002022-09-30T21:36:22.980+03:00Kadınlarda kısırlığa yol açan gen bulundu<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxWRonen1K7TMKS_DaiHkTjEc2g_MFuWcFY109LF-WFX94AxRacosIeB3HnwfQhVm8itqus3G-5JL3CtR5x8zbvXWrEMu8affKNq7hUznKdIqr0rlf018DZr5cuLvuyZPwf_FcnauyGMtM/s1600/Kad%25C4%25B1nlarda+k%25C4%25B1s%25C4%25B1rl%25C4%25B1%25C4%259Fa+yol+a%25C3%25A7an+gen+bulundu.jpg" style="clear: left; display: inline; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxWRonen1K7TMKS_DaiHkTjEc2g_MFuWcFY109LF-WFX94AxRacosIeB3HnwfQhVm8itqus3G-5JL3CtR5x8zbvXWrEMu8affKNq7hUznKdIqr0rlf018DZr5cuLvuyZPwf_FcnauyGMtM/s1600/Kad%25C4%25B1nlarda+k%25C4%25B1s%25C4%25B1rl%25C4%25B1%25C4%259Fa+yol+a%25C3%25A7an+gen+bulundu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>2010 yılında erkeklerde kısırlığa yol açan gen bulunmuştu. Bilim adamları şimdi de kadın kısırlığının ana sebeplerinden birinin arkasındaki sorumlu geni keşfetti.</b><br /> <br /> Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma dergisinde yayınlanan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>TEDAVİSİ OLMAYAN YUMURTALIK PROBLEMİ İÇİN UMUT</b><br /> <br /> "Polikistik Over Sendromu (PKOS), kısırlık sorunu yaşayan kadınlarda rastlanan sebepler arasında önde gelenlerden biri olup, çocuk sahibi olma dönemindeki 10 kadından birini etkilemektedir.<br /> <br /> Araştırmacılar, erkek hormonu üretimine katkıda bulunan ve PKOS gelişiminde esas rolü üstlenen bir gen buldular. Bu genin adı: DENND1A Bu keşif tedavide de yeni ufuklar açabilir.<br /> <br /> Araştırma, PKOS'nun oluşumunda DENN1A adlı genin sorumlu olduğunu ortaya çıkarmıştır.<br /> <br /> Bu gen yumurtalıklarda testosteron üretiminde çok önemlidir. PKOS'undan muzdarip kadınlarda da hormonal dengeyi bozan anahtardır.<br /> <br /> Bu keşif tedavi açısından da yeni yaklaşımlar getirecektir. Bu geni düzenleyen yolları hedef alan tedaviler asıl çözüm olacaktır."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-15381922731536836442022-09-11T23:32:00.002+03:002022-09-11T23:32:11.124+03:00Depresyonun beslenme ile ilişkisi<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiJlLkEZIQ7jXT8CzUhnvQpPyyjvuM5Qy2t6wrnOAwxcYefOFhnVi_jZGcZ0RXTZiS8DiFJzxF6xjbMifSLA5WNPesjt3G0Py66WUW7LFoyTyP2aXPyNtnKtTWdEl5dNegj6rb4AXslIZy/s1600/Depresyonun+beslenme+ile+ili%25C5%259Fkisi.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiJlLkEZIQ7jXT8CzUhnvQpPyyjvuM5Qy2t6wrnOAwxcYefOFhnVi_jZGcZ0RXTZiS8DiFJzxF6xjbMifSLA5WNPesjt3G0Py66WUW7LFoyTyP2aXPyNtnKtTWdEl5dNegj6rb4AXslIZy/s1600/Depresyonun+beslenme+ile+ili%25C5%259Fkisi.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Dünya genelinde ortalama 350 milyondan fazla insanın etkilendiği depresyonla sağlıklı beslenerek nasıl başa çıkılacağı veya semptomları nasıl hafifletileceğiyle ilgili sizleri bilgilendireceğim.</b><b><br /></b> <br /> Depresyon,ilgi veya keyif kaybı, kendini yorgun ve suçlu hissetme veya daha az değer görme, bozulmuş uyku ve yemek düzeni, kötü konsantrasyon ve üzüntü haliyle karakterize olup kalıcı veya geçirilebilir mental bir hastalıktır. Bu hastalıktan uzaklaşmanın en kolay yolu bizlerin her zaman tekrarladığı sağlıklı bir yaşamdan yola çıkarak olur. Fiziksel aktivitenizi arttırarak, sağlıklı gıdalar tüketerek, sigara ve alkolden uzak durarak, kendinize zaman ayırıp sevdiğiniz hobilerle uğraşarak depresyondan uzaklaşma imkanınız vardır. Yalnız en çok unutulan nokta depresyondaki bir birey hiç birşey yapmak istemeyecektir.<br /> <br /> Uyku düzeni bozulunca yemek düzeni bozuluyor ve vücudun ihtiyacı olan enerji alımı olmadığı için birey spor veya yürüyüş yapacak enerjiyi bulamamaktadır. Böyle bir durumda beslenmeyle ilgili nokta atışı düzenlemeler yaparak vücudun ihtiyacı olan enerjiyi toplamanızda size yardımcı olacak önerilerde bulunacağım ve işe yaradığını kendi gözlerinizle göreceksiniz.<br /> <br /> <b>Beyaz Şeker ve Fruktoz Şekeri İçeren Her Besinden Uzak Durulmalı</b><br /> <br /> Sadece çayıma şeker atmıyorum şeklinde içinizi rahatlatabilirsiniz fakat paketli olan her ürünün içinde birçok kimyasal maddeyle birlikte yüksek oranda şeker kullanılmaktadır. Şeker tüketiminin depresyonla pozitif etkisi olduğu altı ülke arasında yapılan kesitsel bir çalışmada net olarak görülmüştür.<br /> <br /> <b>Mineral ve Vitamin Eksiklikleri Olumsuz Etkilemektedir</b><br /> <br /> Vücutta herhangi bir eksik besin öğesi olduğu zaman vücut ister istemez strese giriyor bu durum da depresyonu maalesef beslemektedir. Öncelikle vitamin ve mineral eksikliği olup olmadığının kontrolü yapılmalıdır. C, B1, B3, B6, B12 vitaminleri ve folat, çinko, selenyum gibi minerallerin eksikliği depresyonda olan bireylerde çok sık karşımıza çıkmaktadır. B vitaminleri, D vitamini ve balık, zeytinyağı, sebze ve meyve tüketiminin depresyona olumlu etkisi olduğu görülmektedir.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilbOyuIh86rzi6mezD5qtSv0A2N8Bq0DSKYGbMcMDF6-2RBdNt30SanJCQKBAcXXoEPRkSfXeEwsatuTDOy_X2Xktd16_3QMiuwK8LP-4yTf3gWCZOhA4TBMF4Le4zyFDxZaGDG4zumLyx/s1600/Dyt.+Beyza+Karabulut.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilbOyuIh86rzi6mezD5qtSv0A2N8Bq0DSKYGbMcMDF6-2RBdNt30SanJCQKBAcXXoEPRkSfXeEwsatuTDOy_X2Xktd16_3QMiuwK8LP-4yTf3gWCZOhA4TBMF4Le4zyFDxZaGDG4zumLyx/s320/Dyt.+Beyza+Karabulut.jpg" width="184" /></a><b>Omega-3 Yağ Asidi</b><br /> <br /> Halk üzerinde yapılan çalışmalarda omega-3 yağ asidi düzeyleri düşük olan bireylerde depresyon görülme sıklığı daha fazladır. Bazı klinik çalışmalarda depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanların yanında omega-3 takviyesinin alınması iyileşme sürecine faydası olduğu gözlenmiştir. Günümüzde balık tüketiminin azalmasıyla birlikte pek çok insanda omega-3 eksikliği görülmektedir. Bu durumda haftada en az 2 kez balık tüketimi önermekteyiz.<br /> <br /> <b>Kahve ve Yeşil Çay Tüketimi</b><br /> <br /> Kahve tüketimi seratonin hormonunun salınımını kolaylaştırdığı düşüncesiyle önerilmektedir ama her zaman dediğimiz gibi miktar her zaman önemlidir. Günde 3 kupadan fazla içilmemesi gerekmektedir. Yeşil çay içinse dopamin ve noradrenalin düzeylerini artırdığı gerekçesiyle depresyonda tedaviye yardım edici etkisi olduğu görülmektedir. Günde 4-5 fincana kadar tüketilebilir.<br /> <br /> <b>Dyt. Beyza Karabulut</b><br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-71285299335738102362020-06-30T15:38:00.001+03:002020-06-30T15:38:13.679+03:00Anlaşmazlık ve kızgınlıklar iyi bir ilişkinin göstergesidir<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwjVLDvfeux0mP3sRBa9qX_kyMKmcsiWT6Awh8WzJj6Lhl3csRB7J71xwMEKdMTVT9orBYqgLt3o7Qt8_QcEzs6Opb4kt2BMD6ra8q8CzsyPNgLAcs20l7bCv7iEmTwbIlPBShXKfh03Dk/s1600/Anla%25C5%259Fmazl%25C4%25B1k+ve+k%25C4%25B1zg%25C4%25B1nl%25C4%25B1klar+iyi+bir+ili%25C5%259Fkinin+g%25C3%25B6stergesidir.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwjVLDvfeux0mP3sRBa9qX_kyMKmcsiWT6Awh8WzJj6Lhl3csRB7J71xwMEKdMTVT9orBYqgLt3o7Qt8_QcEzs6Opb4kt2BMD6ra8q8CzsyPNgLAcs20l7bCv7iEmTwbIlPBShXKfh03Dk/s1600/Anla%25C5%259Fmazl%25C4%25B1k+ve+k%25C4%25B1zg%25C4%25B1nl%25C4%25B1klar+iyi+bir+ili%25C5%259Fkinin+g%25C3%25B6stergesidir.jpg" /></a><b>Hepimiz partnerimizle olan ilişkimizin sorunsuz bir şekilde sürmesini isteriz ve birçok kişi de partnerlerini kızdıracak davranışlar sergilemenin iyi bir fikir olmadığını bilir. Fakat partnerlerin birbirlerini kızdırmalarının iyi hatta faydalı olduğu zamanlar da vardır. Başka bir deyişle, partnerler arası ilişkide bir miktar kızgınlık ve sürtüşme iyidir.</b><br />
<br />
Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoterapist Mehmet Başkak, partnerler arası ilişkide biraz kızgınlık ve sürtüşme olmasının neden faydalı olduğunu şöyle açıklıyor.<br />
<br />
<b>UZUN ÖMÜRLÜ BİR İLİŞKİ İÇİN GEREKLİ</b><br />
"Düşük seviyede bile olsa partnerlerin aralarında çıkabilecek muhtemel bir çatışma ya da sürtüşmeyi yönetebilme becerisi bir ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için olmazsa olmazdır.<br />
<br />
Biriyle yeni bir ilişkiye adım attığınızda, özellikle de o kişiden hoşlanmışsanız, elinizden gelen en iyi siz olmaya çalışırsınız. Normalde yaptığınız ve sevdiğiniz bazı davranışlardan kaçınırsınız. Ama sonunda gerçekteki siz bir gün açığa çıkacak ve bu da partnerinizi belki biraz rahatsız edecektir.<br />
<br />
Partnerlerin birbirlerini bazı konularda sinirlendirmesi bir yönden onların kim olduklarını saklama gereği hissetmedikleri "gerçek" bir ilişki içinde olduklarını gösterir.<br />
<br />
Tüm tuhaf ve hoşa gitmeyecek davranışlarıyla birlikte kişinin kendini olduğu gibi ifade edebilmesi bir ilişkide sağlıklı seviyede rahatlık olduğunun göstergesidir. Partnerinizle bazı konularda sürtüşmeniz, artık her zaman onun duymak isteyeceği "doğru"yu söyleme ihtiyacını hissetmediğinizin işaretidir, bu da ilişkinizin uzun ömürlü olabilmesi için önemlidir.<br />
<br />
<b>KIZGINLIK O İLİŞKİNİN HALA CANLI OLDUĞUNA BİR KANITTIR</b><br />
Partnerler arasında yaşanan anlaşmazlıklar artık o ilişki için tehlike çanlarının çaldığı anlamına gelmez, tehlike çanları partnerlerin duygusal olarak ilişkiden geri çekilmeleriyle çalmaya başlar. Partnerinizle ilgili, kızgınlık ve öfke de dahil, herhangi bir duygu hissetmemeye başladığınız noktaya geldiğinizde, bu artık sizin duygusal olarak o ilişkiden kendinizi çektiğinizin bir göstergesidir.<br />
<br />
Tabi ki partnerinizi aşırı derecede sinirlendirecek davranışlar sergilemek ilişkinizin gidişatı için iyi değildir, ama aranızda kızgınlık gibi duyguların hiç yaşanmaması da daha kötü olabilir.<br />
Partnerinize karşı biraz kızgınlık hissiniz varsa, bu ona karşı hala bir şeyler hissettiğinizi ve onu önemsediğinizi gösterir. Bir ilişkide partnerlerin birbirlerine kızgınlık duyması her zaman kötü değildir çünkü bu durum o ilişkinin hala canlı olduğuna bir kanıttır.<br />
<br />
<b>BÜTÜN ANLAŞMAZLIKLARI VE SÜRTÜŞMELERİ YOK ETMEYİN</b><br />
Bazı zamanlarda kişiyi sinirlendirecek bir davranış çok iyi bir amaca hizmet edebilir. Anlaşmazlık yaşadığınız konular ilişkinizin hangi yönlerden gelişmesi gerektiği hakkında size bilgi ve imkan verir. Bunlar ilişkinin olumlu yönde değişmesi için güçlü bir katalizör vazifesi görürler.<br />
<br />
Burada bahsedilen sebeplerden dolayı, <b>bir ilişkide amaç</b> partnerler arası bütün anlaşmazlıkları ve sürtüşmeleri yok etmek değildir. Bundan daha iyi bir amaç belki de kızgınlıkların ve anlaşmazlıkların sebeplerini tespit etmek, ki bu ilişkinizde olduğunuz gibi davrandığınız, partnerinize karşı boş olmadığınız ve ilişkinizdeki bazı şeylerin daha iyi olabileceğine işarettir ve bunları ilişkinizin iyileşmesi ve gelişmesi için birer araç olarak kullanmaktır."<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-45744674179451608562020-06-30T15:37:00.001+03:002020-06-30T15:37:17.799+03:00Covid-19 egzersizle önlenebilir mi?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh19F17a3PKTBLs2aogNY3qnX4iM-iyKcNaYV0oWZdYvYz0-qAUgItepZrZCv5q0UHWOktV0OGJthfgPo3W6zXqjREO1OfwLvat-fzI_e1gC82bES54mW9jCISbvX-fPO7Zl1FMJ55G04OA/s1600/Covid-19+egzersizle+%25C3%25B6nlenebilir+mi.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh19F17a3PKTBLs2aogNY3qnX4iM-iyKcNaYV0oWZdYvYz0-qAUgItepZrZCv5q0UHWOktV0OGJthfgPo3W6zXqjREO1OfwLvat-fzI_e1gC82bES54mW9jCISbvX-fPO7Zl1FMJ55G04OA/s1600/Covid-19+egzersizle+%25C3%25B6nlenebilir+mi.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Giderek artan kanser vakalarına karşı alınacak tedbirlerin önemini vurgulayan uzmanlar, erken tanının ve egzersizin hayati önemine dikkat çekiyor. </b><br /> <br /> Dünyada ve Türkiye'de son yıllarda kanser tedavisinde genetik testlerin çok daha yaygın uygulandığını belirten uzmanlar, bireysel tedavinin önemine dikkat çekiyor.Öte yandan egzersiz immün sisteminin çalışmasına olumlu katkısı ile covid-19'a karşı da etkili.<br /> <br /> Değişen yaşam koşulları ile birlikte kanser hastalarının sayısı her geçen gün artış gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2019'da dünyada yaklaşık 18 milyon kişiye kanser tanısı konuldu, 9.5 milyon kişi kanserden dolayı hayatını kaybetti. Rakamlar, kanserin hem diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de sebebi bilinen ölümler sıralamasında ön sıralarda olduğunu gösteriyor.<br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Korkut Ulucan, kansere karşı egzersiz yapmanın önemini vurguladı.<br /> <br /> <b>Kanseri önlemede farkındalık önemli</b><br /> <br /> Kanser vakalarının önlenmesinin tedavisi kadar önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Korkut Ulucan, "Kanserin erken teşhisi tedavi aşamasında başarı ve bireyin hayat kalitesinde artışı beraberinde getiriyor. Ne kadar çabuk ve erken bilinçlenme oluşursa bu hastalıkla o kadar etkili baş edilebilir. Kanser çalışmaları toplum sağlığı bakımından oldukça önemli. Özellikle kanser olmadan hastalığı önlemek konusunda farkındalık yaratmak, hastalık ile mücadelede büyük önem taşıyor. Her geçen gün yapılan çalışmalar ile bu konudaki çözüme bir adım daha yaklaşıyoruz" dedi.<br /> <br /> <b>Tedaviye genetik testler yön veriyor</b><br /> <br /> Ulucan, kanserin hücre genetiğinde ve dolayısıyla hücre biyolojisinde bazı değişikliklere neden olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Kanser tedavisi bireysel olmalı çünkü hangi mutasyon veya mutasyonların olduğu bu noktada ön plana çıkıyor. Dünyada ve Türkiye'de son yıllarda kanser tedavisinde genetik testler çok daha yaygın uygulanıyor ve elde edilen bilgilere göre tedaviye yön veriliyor. Aile hikayesi olanlarda ve erken yaş kanser vakalarının görüldüğü bireylerde kanserin kalıtsallığı daha ön planda, o yüzden bu bireyler doktorları ile bu durumu iyi planlamalı. Geç yaş kanserlerde ise çevresel faktörler daha ön plana çıkıyor. Bu durum her kanser türünde aynıdır diye bir genelleme yapmak doğru değil. O yüzden uzmanın bu konudaki yaklaşımı da çok önemli."<br /> <br /> <b>Önlenmesinde ve tedavisinde egzersiz önemli</b><br /> <br /> Kanserin önlenmesinde ve tedavisinde düzenli egzersizlerin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Korkut Ulucan, "Kanserin önlenmesinde ve tedavisinde egzersizin öneminden yıllardır bahsediliyor. Sadece hastaların psikolojisi için değil, aynı zamanda tedavinin etkisi içinde mutlaka egzersiz planı yapılmalıdır. Egzersizin en önemli etkileri kanda cinsiyet hormonlarının, inflamatuvar moleküllerinin ve insülin seviyesinin düzenlenmesidir. Aynı zamanda kas hücreleri egzersiz sırasında ve sonrasında kana bazı miyokin adı verilen önemli molekülleri salgılarlar. Bu önemli moleküllerin; egzersiz sırasında salgılanan epinefrin ve norepinefrin hormonları ile beraber hem önemli immün hücrelerinin yani doğal öldürücü hücrelerin kana daha fazla karışmasına, hem de kandan tümör bölgesine geçtiklerine dair güçlü kanıtlar var" dedi.<br /> <br /> Ulucan sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta yapılan hücre kültür çalışmalarında egzersizden hemen sonra insanlardan alınan serumun, hücre kültüründe çoğalan meme kanseri hücrelerinde çoğalmanın az da olsa durduğunu gösteriyor. Tabi buradaki moleküler mekanizmalar halen net değil. Egzersiz sırasında yaklaşık 20'ye yakın miyokinin dolaşıma salındığı tahmin edilmekte, bunların tam mekanizmalarını anlamak için halen çalışmalara ihtiyaç var. Düzenli yapılan egzersizin insan psikolojisi üzerinde olduğu gibi klinik açıdan etkileri olduğu da gözardı edilmemeli."<br /> <br /> <b>Covid-19 egzersizle önlenebilir</b><br /> <br /> Dr. Ulucan son günlerde dünya gündeminin ilk sırasını oluşturan Covid-19'un tedavisinde ve engellenmesinde de egzersizin öneminden bahsederken şu ifadeleri kullandı: "Düzenli egzersiz, immün sistemimizin çalışmasına olumlu yönde etki yapar, daha etkili çalışmasını sağlar. Kısaca düzenli egzersiz güçlü immün sistem demektir. Özellikle hastalığın engellenmesinde düzenli yapılan egzersiz oldukça önemli. Hastalığın tedavisinde de etkisinin olacağı muhakkak, ancak hekiminin uygun göreceği egzersizler tedavi sürecinde tercih edilmeli. O yüzden uygun beslenmenin yanında her gün egzersiz de yapmak gerekiyor, tabiiki evde, dışarıda değil. Bununla ilgili birçok spor derneği veya uzmanlar evde yapılabilecek egzersiz programlarını sosyal medyada paylaşıyor. Korunmak isteyen herkese de uygulamak düşüyor."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-46695784394425887992020-06-30T15:35:00.000+03:002020-06-30T15:36:04.084+03:00Mutsuz ve yorgun görünmeye son!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></div><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJi-FD7yoJizwYt-azg3HBBN712uLqwBKS_kVPY6zz_UzjviJCeun3Elem-6YgIsSjsU0hpnImQea-xbPDFe1e34Z6O1aDUodHdp9F_acb6fdFAJO2Q78BsTsCu_moUqdoi4KnKWVhJ1vK/s1600/1557313334_mp_bahcelievler_goz_hastaliklari_uzmani_yrd_doc_dr_fatih_atmaca_anemi_01.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJi-FD7yoJizwYt-azg3HBBN712uLqwBKS_kVPY6zz_UzjviJCeun3Elem-6YgIsSjsU0hpnImQea-xbPDFe1e34Z6O1aDUodHdp9F_acb6fdFAJO2Q78BsTsCu_moUqdoi4KnKWVhJ1vK/s1600/1557313334_mp_bahcelievler_goz_hastaliklari_uzmani_yrd_doc_dr_fatih_atmaca_anemi_01.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Son zamanlarda göz kapağı estetiği, genç yaşlı demeden birçok kişinin öncelikli estetik ameliyat tercihleri arasında yer alıyor. Göz kapağı estetiği sayesinde yorgun ve yaşlı görünüm gider, yerini daha dinç, genç ve etkili bakışlara bırakır</b><br /> <br /> Yüzümüzde en dikkat çekici bölge, gözlerimiz ve çevresidir. Yaşlanma belirtilerinin kendisini en fazla gösterdiği yerlerin başında da göz kapakları gelir. Çok ince derili olan göz kapaklarındaki cilt kırışması ilerleyen yaşlarda neredeyse kaçınılmaz olur. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Atmaca, göz kapağı estetiği ile ilgili bilgiler verdi…<br /> <br /> <b>GÖRMENİZİ DE BOZABİLİR</b><br /> <br /> "Gözlerin etrafında başlayan bütün sarkmalar göz kapaklarını etkiler. Bu da zamanla görmenizi bozabilir" diyen Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Atmaca, "Göz kapaklarında; ya yaşlanmaya bağlı olarak, ya kalıtsal olarak daha genç yaşlarda ya da gözlerin fazla yorulmasına bağlı olarak torbalanma, bollaşma oluşabilir. Endişelenmeye gerek yoktur, bu durum göz kapağı estetiği ile düzeltilebilir. Doğru kişiye uygun yöntemle yapılan küçük dokunuşlardan çok iyi sonuçlar alıyoruz. Uykulu, yorgun ve yaşlı görünüm gider, daha dinç, genç ve etkili bakışlara sahip olabilirsiniz" dedi.<br /> <br /> <b>DAHA YAŞLI BİR GÖRÜNTÜ OLUŞUR</b><br /> <br /> "Kimi zaman yapısal olarak gevşek bir ciltten, kimi zaman yaşa ve yer çekimine bağlı olarak sarkan göz kapaklarımız; daha yaşlı, daha yorgun ve daha mutsuz görünmemize neden olur" diyen Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Atmaca, şu bilgileri verdi: "Dengesiz beslenme, düzensiz kilo alıp vermek, gün ışığına yoğun maruziyet, uyku düzensizliği ve sigara kullanımı; kapak cildinde sarkma, gözaltı torbalanması ve kırışıklıklara neden olur. Kapak derisindeki ileri derecede sarkma, görme alanımızı dahi kısıtlar. Her göz açıp kapamanızda, sarkan cildin kirpiklere temasından dolayı gözlerinizde kaşıntı, kızarıklık ve kirpiklerinizde dökülme meydana gelebilir."<br /> <br /> <b>AYNI GÜN TABURCU OLUNUR</b><br /> <br /> Tüm bu olumsuz durumlardan kurtulmanın ve daha sağlıklı, güzel görünmenin blefaroplasti (göz kapağı estetiği) ile çok kolay olduğunu belirten Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Atmaca, "Göz kapağı estetiği, genel anestezi (narkoz) gerektirmez. İşlem yaklaşık olarak üst kapaklar için 20'şer, alt kapaklar için 30'ar dakika sürer. Sarkan, kırışıklığa sebep olan cilt uzaklaştırılır, torbalanma yapan yağ dokuları temizlenir ve cilt altı dokumuz sıkılaştırılır. Operasyondan sonra hastanede kalmanız gerekmez, aynı gün evinize dönebilirsiniz" dedi.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-59471002482933380012020-06-30T15:33:00.003+03:002020-06-30T15:33:53.712+03:00Nedir Bu Açık Süt Modası? <p>Erken uyumayı deniyorum bir süredir. E tabi vücut alışmış geç saate, hemen uyum sağlayamadı. Ben de bu yüzden tıpkı çocukluğumdaki gibi ballı süt içmeye başladım. Normalde çok fazla süt içme alışkanlığım yoktu. Halbuki severim de. Neyse işte her akşam süt içmeye başlayınca haliyle markette de alışveriş sepetime daha fazla süt eklemeye başladım. <br />
<br />
<img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/sutun-yarari-20201506095327725.jpg" style="height: 400px; width: 600px;" /><br />
<br />
Tam da bununla ilgili bir hikaye anlatacağım size…</p><p>
Dün markette yine süt reyonunda seçim yapmaya çalışırken yakınımda bir kadın belirdi ve kınayan gözlerle bir bana, bir de elimdeki ambalajlı süte baktı. Ben de dayanamam böyle durumlarda, hemen bir sıkıntı mı var diye sordum. Meğer hanımefendi kutu süt almama takılmış. Doğal ve organik sütler açıkta satılırken, neden marketten kutu süt aldığımı sordu. Sağlığımız konusunda bu kadar hassasken; ben de ambalajlı ve açık sütler hakkında bildiklerimi tek tek açıklamak istedim. <br />
<br />
1- Açık sütler doğal ve organik değildir. Organik sertifikası olmayan hiçbir gıda için organik diyemeyiz.<br />
Piyasada çeşitli markalarla satılan açık sütler var. Bunlar hangi denetimlerden geçiyor, hangi koşullarda üretiliyor bilmiyoruz. Çünkü açıkta satılan sütler denetlenmeyen kayıt dışı sütler. Kaynağını bilmediğiniz, denetimden geçmeyen bir süte doğal denilemez.<br />
2- Ambalajlı sütler katkı maddesi eklenmeden kutulandığından sağlıklıdır.Çiğ sütler tüm dünyada ambalajlanmadan önce ısıl işlemden geçirilir. Böylece insanlarda ciddi hastalık riski oluşturabilecek etkenler sütten tamamen uzaklaştırılır. Açıkta satılan sütler herhangi bir işlemden geçmediği için bu ciddi sağlık riski her zaman var. <br />
3- Çiğ olarak tüketime sunulan açık sütlerde soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde bakteriler çoğalır.<br />
4- Açık sütler alındıktan sonra evde uzun süre kaynatılır. Bu kaynatma esnasında vitamin ve besin kaybı yaşanır. <br />
<br />
<img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/sut-yarari-20201506095255433.jpg" style="height: 343px; width: 600px;" /><br />
<br />
Ben tabii ayaküstü kısaca tüm süreci anlattım hanımefendiye. Ki bunları bilmek için uzman olmaya gerek olmadığını, kısa bir araştırmayla ve biraz daha bilinçlenerek bu bilgilere kolayca ulaşabileceğini vurguladım. Ön yargıları kırıldı ve konuşmanın sonunda bana hak verdi. Söylediklerim hanımefendide ne kadar etkili olmuştur, açık süt alma alışkanlığından vazgeçebilir mi bilmiyorum ama en azından bir kişiye daha, doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdiğim ve sağlık gibi önemli bir konuda bu yanlışların ne tür tehlikeler barındırdığını anlattığım için mutluyum. Bir yandan da insanlara, araştırmadan etmeden körü körüne bir şeylere inandıkları için de kızıyorum. Tüm dünyada olduğu gibi, ısıl işlemden geçen ve besin kaybına uğramayan kutu sütlerden güvenle tüketmek varken, macera aramak neden gerçekten anlamıyorum. </p><p><br />
Siz siz olun, bilmediğiniz sütleri kullanmayın. Güvenli ve denetimli, ambalajlı sütün rahatlığını bırakıp macera aramayın. Benden söylemesi. <br />
</p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=b2aee74a11da4cf8a27bd22088b8e84d&offerid=1979" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "b2aee74a11da4cf8a27bd22088b8e84d";
boomads_offer_id ="1979";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p><p><span style="font-size: 80%;"><br /></span></p>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-10665080473860637632020-06-12T00:03:00.001+03:002020-06-12T00:05:35.815+03:00Adet sancılarına iyi gelen çaylar<div style="margin: 0px;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi3bNIQfi0I7bP3OWVivcB5cfl2Abs0i7WJDos1KMdFIBbNaNHkzfXHMzbe0c340vp_jWPc8b6sSAj10q8z1piwzv6i1T2k3pv4G2zUU3DOMj9ZzO7eds1Jx0IPrCiP2Og7YGx_MIqIhs/s1000/Adet+sanc%25C4%25B1lar%25C4%25B1na+iyi+gelen+%25C3%25A7aylar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Adet sancılarına iyi gelen çaylar" border="0" data-original-height="667" data-original-width="1000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi3bNIQfi0I7bP3OWVivcB5cfl2Abs0i7WJDos1KMdFIBbNaNHkzfXHMzbe0c340vp_jWPc8b6sSAj10q8z1piwzv6i1T2k3pv4G2zUU3DOMj9ZzO7eds1Jx0IPrCiP2Og7YGx_MIqIhs/d/Adet+sanc%25C4%25B1lar%25C4%25B1na+iyi+gelen+%25C3%25A7aylar.jpg" title="Adet sancılarına iyi gelen çaylar" /></a></div><span class="Apple-style-span" style="color: #3d85c6;"><br /></span></b></div><div style="margin: 0px;"><b><span class="Apple-style-span" style="color: #3d85c6;"><br />Her ayın birkaç gününü kabusa çeviren adet sancılarıyla mücadele etmenin en doğal yolu, bitkilerden yararlanmak.</span></b></div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Adet sancısı, biz kadınların ortak sıkıntısı. Her ayın birkaç günü karın, bel ve yumurtalık bölgesinde çektiğimiz ağrılar, günlük hayatımızı da etkiliyor… </div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Bu ağrılardan kurtulmak için ağrı kesici almak bir yol olsa da bu sorunun üstesinden gelmenin doğal yöntemleri de var.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b><span class="Apple-style-span" style="color: #3d85c6;">Dr. Ahmet Maranki’den adet sancılarına iyi gelen çay tarifleri:</span></b></div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>Karışık bitki çayı</b></div><div style="margin: 0px;">Civanperçemi, aslanpençesi, çobançantası ve adaçayı bitkilerinin adet sancıları için faydalı bitkiler. Bu dört bitkiyi isterseniz ayrı ayrı isterseniz karıştırıp demleyin ve içine bir kaşık bal atarak tüketin. Bitkileri sadece bir taşım kaynatmaya özen gösterin.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>Soğan suyu</b></div><div style="margin: 0px;">Bir soğanın başına vurup kırın. 1 litre suyun içine koyup haşlayın. Hazırlanmış soğan suyundan 15 gün boyunca günde 2 bardak tüketin. Sebze ve meyveleri, bitkileri tüketmek için hazırlarken asla metal bıçak kullanmayın. </div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>Safran </b></div><div style="margin: 0px;">Adet sancısını önleyen bir diğer bitki de safran. Peki, adet sancılarını önlemek için safranı nasıl kullanmalısınız? Bir tutam safranı bir fincan kadar suyun içerisine atıp kaynatın. Kaynadıktan sonra bu bitkisel çayı içtiğinizde adet sancılarınız git gide azalıyor. Safranı balla karıştırarak içmek de hem afrodizyak hem de adet söktürücü özellik göstermesinin yanı sıra adet sancılarını giderici bir etki de bırakıyor.</div><div style="margin: 0px;"><br /></div><div style="margin: 0px;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"></span>Civanperçemi çayı</b></div><div style="margin: 0px;">Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, ağrılı ve sancılı geçen adet dönemlerine karşı civanperçemi bitkisini öneriyor. Bu kürün etkili olabilmesi için adet başlamadan üç gün önce uygulamaya başlamak gerekiyor. Bir tutam civanperçemini (yaklaşık beş gram) yarım litre kaynamakta olan suyun içine atıp ağzı kapalı olarak kısık ateşte 3 dakika demleyin. Soğuduktan sonra süzüp her gün sabah ve akşam bir su bardağı için. </div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Küçük bir not: Bu çayı her gün taze olarak hazırlamanız gerekiyor. Ayrıca adetin bitimine kadar devam ettireceğiniz bu kürü beş-altı ay boyunca her regl döneminde uygulamanız da yararlı olacaktır. </div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>Adet sancısını azaltmak için yenmesi ve uzak durulması gereken yiyecekler… </b></div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Regl kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik gibi problemler oluyorsa reglden bir hafta önce tuzu azaltmakta fayda var.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Doğal idrar sökücü olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi yiyecekler bu dönemde oluşan ödemi giderir.</div><div style="margin: 0px;">Adet sancısına karşı fındık, fıstık, et ve balık tüketmelisiniz.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;">Az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmek gerekiyor. Pirinç, patates, yulaf gibi besinler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Regl döneminde buna daha da çok dikkat etmek gerekiyor.</div><div style="margin: 0px;">Adet döneminde çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması şart. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak gerekiyor. Çikolata yenilince şeker yükseliyor ve sonra aniden düşüyor. Vücut da bu ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>Adet öncesi sıkıntılarını azaltan yiyecekler</b></div><div style="margin: 0px;">Araştırmalar, adet öncesi sıkıntılarının iyi bir beslenme programıyla azaltılabileceğini gösteriyor. B vitamini, kalsiyum ve magnezyum içeren yiyecekler tüketmek, adet öncesi sıkıntılarını azaltmada etkili oluyor.</div><div style="margin: 0px;"><br />
</div><div style="margin: 0px;"><b>B vitamini: </b>Ciğer, böbrek, yumurta sarısı, yapraklı sebzelerde bulunur.</div><div style="margin: 0px;"><b>Kalsiyum: </b>Süt, balık, ayçekirdeği, soya fasulyesi, yerfıstığı, ceviz, somonda bulunur. </div><div style="margin: 0px;"><b>Magnezyum: </b>Mısır, fındık, maydanoz, elma, incir, limon, portakal, unda bulunur. </div><div style="margin: 0px;"><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-47283865298900506262020-06-12T00:00:00.000+03:002020-06-12T00:00:28.767+03:00Gebelik boyunca bağışıklık sistemini güçlendirmenin 7 yolu<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg59GUaPr6rgnX-sjxelb_L0BeqZL4jUOT0CU1Z8jYB0LQaOdpuorE-G8sMBLRbDaQS9pXHrhvQdkoGNaMexgMFIx3m47TfZtz6a80ZhIwL-LiOvyDzjcNg7SmWNjhZZNqhnZMMLAfhFSK_/s1600/Gebelik+boyunca+ba%25C4%259F%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1kl%25C4%25B1k+sistemini+g%25C3%25BC%25C3%25A7lendirmenin+7+yolu.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg59GUaPr6rgnX-sjxelb_L0BeqZL4jUOT0CU1Z8jYB0LQaOdpuorE-G8sMBLRbDaQS9pXHrhvQdkoGNaMexgMFIx3m47TfZtz6a80ZhIwL-LiOvyDzjcNg7SmWNjhZZNqhnZMMLAfhFSK_/s1600/Gebelik+boyunca+ba%25C4%259F%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1kl%25C4%25B1k+sistemini+g%25C3%25BC%25C3%25A7lendirmenin+7+yolu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Gebelik döneminde doğal olarak kendinizle ilgili hassasiyetleriniz artar. Çünkü kendiniz kadar düşünmeniz gereken en değerli varlığınızı taşıyorsunuz. Özellikle bu dönemde bebeğiniz kadar önemli bir konu da bağışıklık (immun) sisteminizdir.</b><br /> <br /> Bağışıklık sistemi, adeta bir kalkan misali sizi hastalıklardan, mikroplardan, toksin ve enfeksiyonlardan korur. Bağışıklık sistemi vücut direncinizi ayakta tutan en önemli sistemdir.<br /> <br /> Gebe kadınlar, gebe olmayanların aksine hastalık ve enfeksiyonlara yakalanmaya daha eğilimlidirler. Bu nedenle anne adayları için bağışıklık sistemini en üst düzeyde güçlü tutmak zorunludur. Çünkü bu dönemde vücut bebeği kabul edebilmek için bağışıklığını düşürür.<br /> <br /> Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Kalay (Görgen), gebelik boyunca bağışıklık sistemini güçlendirmenin yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>DÜZENLİ PROBİOTİK TÜKETİN</b><br /> <br /> Bu tüketimi yoğurt, kefir gibi doğal gıdalardan alacağınız gibi, eczane veya ilaç satan marketlerden destek tedavisi şeklinde de alabilirsiniz. Probiotikler hem sizin hem bebeğinizin bağışıklığını güçlendirecek, aynı zamanda uzun vadede bebeğinizi astım ve alerjik hastalıklara karşı koruyacaktır.<br /> <br /> <b>DENGELİ BESLENİN</b><br /> <br /> İhtiyaçlarınızı karşılayabilecek dengeli bir beslenme planı uygulayın. Aşırı beslenmeyin, yeterli ve dengeli beslenin. Yeterince protein, yağ, karbonhidrat ve vitamin alın.<br /> <br /> <b>YETERİNCE UYUYUN</b><br /> <br /> Yeterince uyuduğunuzdan emin olun. Çünkü düzenli ve yeterli uyku bağışıklığınızı artırır. Fizyolojik ve psikoljik açıdan sizi güçlendirir.<br /> <br /> <b>D VİTAMİNİ VE ÇİNKO</b><br /> <br /> Yeterli D vitamini ve çinko aldığınızdan emin olun.<br /> <br /> <b>SU İÇİN</b><br /> <br /> Asla susuz kalmayın. Günde 8-12 bardak su tüketimi şarttır. Su hayattır.<br /> <br /> <b>SOĞUK VE SICAK HAVALARA DİKKAT</b><br /> <br /> Kış mevsiminde aşırı soğuklarda dışarı çıkmayın. Yazın ise asla aşırı güneşe maruz kalmayın.<br /> <br /> <b>DÜZENLİ EGZERSİZ YAPIN</b><br /> <br /> Düzenli olarak egzersiz yapın. Böylece vücut ısınız, kan dolaşımınız ve hormonal dengeniz regüle olacaktır.<br /> <br /> Yukarıdaki noktalara özen gösterirseniz, gebelik sürecinizi endişeden uzak ve gülümsemeyle geçirebilirsiniz. Bağışıklık sisteminizin güçlenmesiyle hem kendinizin hem de doğacak bebeğinizin yaşam kalitesini artırırsınız.<br /> <br /> <h3> GEBELİKTE ZAYIF BAĞIŞIKLIK SİSTEMİN ETKİLERİ NELERDİR?</h3> <br /> <br /> <ul> <li>Enfeksiyonlara, toksinlere ve mikroplara kolayca yakalanabilirsiniz.</li> <li>Alışılmıştan çok daha sık mevsimsel gribe yakalanabilirsiniz.</li> <li>Yorgunluk ve halsizlik gebelikte sık görülen belirtilerdir ama bağışıklık sisteminiz zayıf ise bu şikayetleriniz daha fazla olacaktır.</li> <li>Sabah bulantıları da gebelikte sık rastlanan bulgulardandır ama zayıf bir bağışıklık sisteminiz varsa, diğer belirtiler gibi bunu da daha yoğun yaşayabilirsiniz.</li> <li>Güçlü bir bağışıklık sistemi sağlıklı bir fetüs demektir. Böylece bebeğinizin büyüme gelişmesi normal devam edecektir.</li> </ul> <br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5324287600892466710.post-48679151856439558982020-06-05T21:55:00.001+03:002020-06-05T21:55:17.083+03:00Varis tedavisinin tam zamanı<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBGaKaFeonWb6ZbrsTRDimtZMgtutJCgZ4d4pHdVMZ-YE1094jmNDEdW1l0f1qRwH7N2MKCcXTiManEvENw6gUyVgAwxTpzP20vGhz2FIiGdwtAJ_7m_nRuFXwW1iqreAt1LIPs9DI6D6n/s1600/1554214538_1.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBGaKaFeonWb6ZbrsTRDimtZMgtutJCgZ4d4pHdVMZ-YE1094jmNDEdW1l0f1qRwH7N2MKCcXTiManEvENw6gUyVgAwxTpzP20vGhz2FIiGdwtAJ_7m_nRuFXwW1iqreAt1LIPs9DI6D6n/s1600/1554214538_1.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Yaz tatilinde kusursuz bacaklara sahip olabilmek için varis tedavisini bahar aylarında yaptırmak gerekiyor.</b><br /> <br /> Bahar mevsimi, sıcak yaz günlerinin öncesinde cerrahi operasyon gerektiren hastalıkların tedavisi için en uygun dönem. Özellikle sıcak hava ve nemin damarları doğrudan etkilemesi, toplardamar hastalıklarının nüksetmesine neden oluyor. Bahar döneminde yapılan tedaviler de hastaların hayat kalitesini düşürmeden kolay bir iyileşme evresi geçirmelerini sağlıyor.<br /> <br /> Varis hastalığının kadınlarda estetik kaygılara sebep olduğu için yaz tatiline girmeden tedavisine en çok başvurulan hastalıklardan olduğunun altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, "Yazın habercisi olan bahar mevsiminde, estetik kaygılar duyan kadın hastalar varis tedavisine yoğun ilgi gösteriyor. Çünkü yaz tatilinde bikinilerini giyip sahillerde gönül rahatlığıyla güneşlenmenin ve yüzmenin keyfini çıkarmak istiyorlar.<br /> <br /> Özellikle havaların ısınmaya başladığı, nem miktarının ve basıncın arttığı dönemlerde varis hastalığının şikayetleri belirginleşir. Sıcağın damarlar üzerindeki genişlemeye neden olan etkisi bu artışın en önemli nedenlerinden bir tanesidir. Bununla birlikte güneşlenme, sauna, hamam gibi aktiviteler de aynı şekilde belirtilerin artmasına neden olur. Peki bu bulgular artıyor diye hayatta keyif aldığımız şeyleri yapmayalım mı? Böyle bir şey söylemek mümkün değil. Güneşlenme, sauna, hamam gibi aktiviteleri yaptıktan sonra bacaklara 5'er dakikalık soğuk su masajı yapmak ve ertesi günlerde varis çorabı giyerek toplardamarları desteklemek oldukça faydalı olacaktır" dedi.<br /> <br /> <b>Sıcak Hava İyileşme Sürecini Zorlaştırıyor</b><br /> <br /> Hastalığın iyileşme sürecinde yaz mevsiminin etkisine de değinen Dr. Cem Arıtürk sözlerini şöyle sonlandırdı: "Yaz aylarında havaların sıcak olması ve buna bağlı olarak damarların normalden daha geniş olmaya eğilimi işlem/ameliyat ve sonrasındaki süreci hasta açısından daha zorlu bir hale getirebilir.<br /> <br /> Bununla birlikte işlemden/ameliyattan sonra 1 ay boyunca giyilmesi önerilen varis çorabının yaz aylarında kullanımı hem konfor hem de estetik açıdan hastayı zorlayabilir. Ayrıca iyileşme ve vücutta yeni duruma adapte olma döneminin genelde güneşlenilen ve denize girilen yaz aylarına denk gelmesi, hastanın geçici süreliğine uyması gereken kurallara uyamamasına (sıcak ortamlarda bulunmama, güneşlenmeme, çok ayakta kalmama) ve hastanın tedavisini aksatmasına (ilaç saatlerinin kaçırılabilmesi, varis çorabının düzenli kullanılmaması) neden olabilmektedir.<br /> <br /> Bu durum tedavinin başarı oranını düşürmekte, bir takım komplikasyonların oluşumunu arttırabilmekte ve aynı zamanda işlem sonrası dönemin (kış aylarına oranla) daha sorunlu geçmesine neden olabilmektedir."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0